Bugünlerde, tüm müzik platformlarında yepyeni ve yetenekli bir ses sanatçısı sıklıkla karşımıza çıkıyor. ‘DMC’ etiketiyle piyasaya çıkardığı ilk single’ı “Dönsün Dünya”nın klibi, yayınlanmaya başlayalı daha 2 ay bile olmadan, Youtube’da neredeyse 5,5 milyon kere görüntülenmiş durumda. Genç, güzel ve yetenekli sanatçı Merve Deniz, ilk hitiyle güzel bir başlangıç yaptı.
Kurbağa Öyküleri’nin tatlı kuşu, Emre Aydın’ın vokalisti olarak tanıdığımız Merve Deniz güzel bir lansmanla müzik hayatında kendi başına devam edeceği müthiş bir yolculuğa başladı. Merve’ye beni kırmadığı ve henüz çok yeni olan bu blogda bizimle bir arada olduğu için çok teşekkür ediyorum. İnsanın kendisini dinlerken melek sesi duyuyormuş gibi hissettiği bu özel ve genç sanatçıyı biraz yakından tanıyalım 🙂
Merve, bize biraz kendinden bahseder misin?
Merhabalar. Ben bu aralar single çalışmasını dinleyiciyle henüz buluşturmuş, heyecanlı, mutlu biraz da panik bir şarkıcıyım. Normalde daha sakin, biraz fazlaca kontrollü ama ara sıra kendine delirme izni veren, hayallerinin peşinden giden biriyim, içindeki çocukla el ele yol alan.
Yolun açık olsun diyelim 🙂
Sahneyle bağını ne zaman keşfettin? Bu alanda bir eğitim aldın mı?
Ana okul sene sonu gösterisinde keşfettim ben o bağı. Hem Külkedisi’nin kötü annesini oynamıştım -pek de İstemeyerek çünkü asıl hayallerde yatan Cinderella olmak vardı -hem de Sezen Aksu’nun Şinanay şarkısını söylemiştim. Hala o an film sahnesi gibi net hafızamda durur. Sanırım o gün bir şeylerin tohumu ekilmiş oldu. Ailem de her şeyin farkına varmış belli ki ilkokula giderken bir yandan müzikle ilgili özel dersler almam için destek oldular. Asıl eğitimim İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikal bölümüne girmemle başladı. Ardından da Bahçeşehir Üniversitesi’nde Caz Vokal eğitimi aldım.
Bak şimdi hatırladım. Ben de kendimi bildim bilelim “amatörce” sahnedeyim diyorum, ancak gerçek anlamda ilk sahneye çıkışım anaokulu yıl sonu gösterisi sayesindeydi. Senin hikayene benzer birkaç rol paylaşımı sözkonusu idi. Sahneden olmaktan çok ilk kez o zaman farketmişim … Konuyu sulandırmayayım 🙂
Mihenk taşların neydi? Hayatının akışının tamamen buraya yönelmesinene sebep oldu?
Solo projem için harekete geçmemi sağlayan Emre Aydın ile tanışmam, müzik hayatımın dönemeçlerinden biri benim için. O noktaya kadar pek çok açıdan hep kendimi geliştirmeye odaklanmıştım. Şarkı yazma konusunda da kendime karşı fazla şüpheci yaklaşıyordum. Emre Aydın’ın hem mentorluğu hem de cesaretlendirmesi ile şarkılarımı yazmaya başladım.
Oynadığın müzikaller olduğunu ve müzikal ile yakın bir bağın olduğunu da biliyoruz? Hangi müzikallerde oynamıştın?
Konservatuvar yıllarında Broadway Patchwork isimli bir müzikalimiz olmuştu. Ardından Grease müzikalinde Sandy karakterini oynadım. Broadway oyunundan Türkçe’ye çevrilen Kurbağa Öyküleri var. Bir de Harbiye Açıkhava’da sahnelenen Rock On Broadway isimli gösteride çok özel isimlerle aynı sahnede yer aldım.
Bugünlerde ilk klibin müzik kanallarında dönmeye başlıyor. Çok heyecanlı olduğunu özellikle sosyal medya kanallarında bizzat kendi hesaplarından paylaşıyorsun. Bize biraz şarkıdan, klipten bahseder misin?
Hem de nasıl bir heyecan! Şarkımın bestesi Yunan besteci Kyriakos Papadopoulos’a ait sözleri de Emre Aydın ve bana. İlk melodisini duyduğum anda çıkış şarkımın o olacağını anladım. O heyecanla sözleri yazıldı ve stüdyoya girildi. Çok sevdiğim ve enstrümanistliğine çok saygı duyduğum müzisyenler eşlik ettiler şarkıma.
Ardından da klip çekimi… Emre Aydın yönetmen koltuğundaydı ve klip çekiminde hepimizi gülme krizlerine sokan Gökçen Gökçebağ da oyuncu olarak bana eşlik etti bir de finalde yakışıklı arkadaşlarımız var unutmayalım onları da.
Uzun zamandır Emre Aydın’a vokal yapıyorsun? Bu birliktelik devam edecek mi?
Geri vokal olarak çalışmayı single çıkışıyla birlikte sonlandırdık. Ben tabi duygulandım yine son konserimizde 🙂 Bir de ensemble söylemek ayrı bir keyiftir vokal yapmayı her zaman çok sevdim.
Yetenekli müzisyen Can Oflaz ile de yakın arkadaşsınız, müzik yolculuğunuzda birbiriniz için çok kıymetli yol arkadaşlarısınız, değil mi? Birbirinizin müzik yolculuklarınıza yön verdiğinizi söylemek ne derece doğru olur? Beraber çalışmaya devam edecek misiniz?
Can ile sağlam ve bir o kadar da keyifli bir müzikal bağımız var. Onun müzisyenliği özellikle vizyon olarak beni yönlendiriyor. Yeni projelere ve dünya müziğindeki akımlara çok hakimdir. Üretme konusunda da uyumluyuz. Müziği ona, sözü bana ait şarkılarımız var. Umarım uzun yıllar birlikte üretmeye devam ederiz.
Müzik, müzikal… Bunlar tamam. Ama bir de sinema filmi var sanki. Üstelik Emre Aydın yönetti ve sen de başroldesin gibi?
Cinni isimli korku filminde rol aldım evet. Harika bir tecrübeydi benim için. Korku filmlerine ciddi bir ilgim vardı her zaman, hatta en çok izlediğim iki türden biridir. Film setinde de paranormal bir takım anılarımız olmadı değil. O konuya çok girmek istemiyorum. Sonrasında bir süre korku filmi izleyemedim 🙂
Dur bizi ürkütme! Tüylerim ürperiverdi hemen ! 🙂
Son derece üretken bir dönemdesin. Bu yıl genel olarak projelerin neler olacak? Sanki bir albüm geliyor.
İlk single çalışmam Dönsün Dünya’nın ardından bir single daha çıkarmayı düşünüyorum. Üzerinde çalışmaya da başladık. Yakın zamanda albüm için söylemek istediklerimi biriktirip dolu dolu bir albüm oluşturmak için çalışmalara başlamayı diliyorum.
Peki Merve, ailen bir genç olarak müzikle ilgilenmeni elbette desteklemiştir. Ancak başka bir disiplinde yüksek öğrenimini tamamlamana rağmen hayatını müzikle geçirme kararı, Türkiye koşullarındaki bir ülke için ciddi bir karar. Buna nasıl yaklaştılar? Daha da önemlisi, seni müzikte bir geleceğin olduğuna ve buna cesaret edebileceğine, etmek gerektiğine ikna eden neydi? Bunu çevrende en çok kim destekledi?
Ailemin desteğini her aşamada hissettim, onlara bu konuda hep müteşekkirim. Elbette gelecek kaygısı ve ülke koşullarıyla alakalı olarak bana hep tavsiyelerde bulundular. Bunlardan biri de müziğin yanında, senin de dediğin gibi başka bir disiplinde diploma sahibi olmaktı. Tavsiyelerine uydum, İşletme Fakültesi’nden de mezun oldum ama yol beni yine müziğe götürdü ve Enbe Orkestrası’ ndan gelen teklifle profesyonel hayata adım attım, sonrası da geldi…
Evet, seni Enbe’de görmekten biz de çok keyif almıştık.
Sen yalnızca bir şarkıcı değilsin, bildiğim kadarıyla yaratmayı çok seviyorsun. Hatta çalmayı da seviyorsun. Şarkı sözü yazar mısın, şarkı besteler misin?
Kendi şarkılarımı yazıyorum. İlk zamanlar, aman Allah’ım, utanmaktan en yakın arkadaşlarıma bile dinletemiyordum. Sonra bir gün, bir arkadaşım kendisine dinlettiğim şarkımı bana gitarla çalıp söyledi, orada bir sevdim o durumu, iyice büyüsünü hissetmiş oldum. O motivasyonla devam ediyorum.
İyi ki de dinletmişsin bak. İşte cesur olmak lazım ki adım atabilelim. Yoksa hiç birimiz bunları duyamayacaktık… “Cover’ların da var. Sana uğurlu gelen ve en çok sevdiğin coverlar hangileri oldu?
“James Bond cover”ına bayıldık, değişik bir yorumdu…
Çok teşekkür ederim, sevindim beğenmenize. Bana en uğurlu gelen Emre Aydın’la da tanışmama vesile olan Gotye – Somebody That I Used To Know cover parçamız oldu. Benim en sevdiğim ise Datça’da deniz kenarındaki bir anı dondurmuşuz gibi hissettiğim Jehan Barbur -Leyla cover parçamız.
Davul çalmayı öğrendiğini duyduk?
Derslerimi düzenli yapamıyorum, çok mutsuzum o konuda. Ama aşık olduğum iki enstrümandan biri davul diğeri de çello. Üniversite yıllarımda, ünlü davulcuların videolarını bulup onları izlerdim, meğer kendime bir mesaj varmış orada. Davul çalışırken de meditatif bir etkisi oluyor bana, çok seviyorum o hissi. Buradan hocam Alpar Lu’ya selamlar 🙂
Ellerinde yetenekli senin. “Craftery” denen el sanatları alanında da yetenekli olduğunu biliyorum… Fimo’lar, minik heykeller falan 🙂
Çok komik onlar… Kendilerine kafamdaki minik arkadaşlar adını veriyorum, genelde polimer kil ile animasyon karakteri gibi tiplemeler yapmayı çok seviyorum. Bir de bazen onları bir hikayenin içerisinde fotoğraflıyorum. Seviyorum böyle şeyleri…
Ekip arkadaşlarınla bir araya geldiğinizde ilk önce ne yaparsınız?
Uzun uzun sohbet… Mümkünse bol kahkaha içerir. Bir noktada “Hadi bakalım başlayalım artık” deyip çalışmaya başlarız.
Sahneden evvel bir ritüelin var mı?
Ekip arkadaşlarımla elleri üst üste koyduğumuz bir “hurreeey” anımız var 🙂 Sahneye adım atmadan önce de gözlerimi kapatıp tamamen o ana odaklanıyorum, derin bir nefesle hop ilk adımımı atıyorum, sonrası genelde rüyadaymışım gibi oluyor. Konser nasıl bitti anlamıyorum.
Peki ,sahne öncesi muhakkak yaptığın bir egzersiz var mıdır?
Sahne günü erken kalkmaya gayret ediyorum ve kahvaltıdan önce yoga yapıyorum. Sahne öncesi de şan egzersizlerimi yaparak ısınıyorum.
İnsanlar sanır ki sahnedeki o 2-3 saatle her şey bitiyor. Oysa önü arkası, çalışması, provası, okuması, analizi… Yani sahne sanatlarında profesyonelleşen her insan için bazılarının fiks olarak beyanatı haline gelen “aman canım 3 saat sahneye çıkıyorlar altı üstü, böyle para kazanmakta ne var” cümlesi aslında sadece bir cehalet göstergesi, değil mi?
Yaptığımız işin en makyajlı ve en hazır halini insanlara sunduğumuz için öyle düşünülmesine neden olunuyor belki.
Sahne arkasını anlatan daha çok paylaşım olmalı belki de, bilemiyorum ki… İzleyiciyle buluşturduğumuz o performansın arkasında, sadece sahne üzerindekiler değil, bir de teknik ekip var mesela.
Özetle o hazır hali sunana kadar bir dünya emek var.
Sahne sanatlarıyla uğraşan insanların fiziği konusu hep gündemdedir. Bu tartışma, güzellik-sağlık ekseninde gider gelir. Aslında profesyonel olarak şarkı söyleyen oyuncuların bedenlerinin zaten güçlü olması gerekir falan… Değil mi?
Aynen öyle. Zaten bedensel kondisyon, vokal kondisyonunu doğrudan etkiliyor. Aynı zamanda sahnedeki enerji üzerinde de çok etkisi var. Her şeyden önce sağlıklı olmak için düzenli egzersiz şart.
Sabahları kalktığında ilk ne yaparsın? Ortalama günün nasıl geçer?
Maalesef ki telefonuma bakıyorum ilk olarak ama bunu bırakmak niyetindeyim. Bir dönem Tai-Chi dersleri almıştım, yataktan kalktığımda da oradan öğrendiğim nefes egzersizlerini yapıyorum. Kahvaltıda mutlaka ve mutlaka çizgi film izlerim. Bu aralar en sevdiğim Phineas ve Ferb
Yalnız değilim, desene! Ben de evdeysem, yalnızsam, öğle yemeklerinde falan Clémentine ve Il été une fois la Vie, Les Decouvertes falan izlemeye bayılıyorum. Bende bir tuhaflık mı var diye düşünmeme gerek kalmadı.
Müzikle uğraşan insan için dil bilmek önemlidir, değil mi?
Müzikle uğraşan insan için özellikle önemli midir? Bilemedim. Aslında müzik tek başına bir dil ya hani, o bir şekilde iletişim aracın zaten. Ben bazen hiç bilmediğim dillerde şarkıları ezberlerim. Mesela Portekizce, Arapça… Sanki sözleri birebir biliyormuşum gibi de hissedebiliyorum şarkıyı.
Bir taraftan, bir Broadway oyununda oynamak için de İngilizce’nin ne kadar önemli olduğu da tartışma konusu bile değil.
Arada kaldım net bir cevabım yok sanırım 🙂
Bir gün kendi mekanın olsun ister misin?
Bir gün belki… Şu sıralar müzik kariyerim ile ilgili o kadar fazla konuda çalışıyorum ki ona zaman bulmak imkansızmış gibi geliyor.
Sen hangi ses grubundasın? Bir enstrüman olsan ne olurdun sence?
Sopranoyum. Bana sorsan ben çello olmak isterim ama ses grubum tam karşılıyor mu bilmiyorum onu.
Müzikle bir rengi bağdaştırsan? Aklına hangi renk geliyor?
Mavi… Miss gibi, deniz gibi, gökyüzü gibi…
Peki müzikalle ünlü bir bir tabloyu bağdaştır desem?
Henri Matisse – La Danse
En beğendiğin müzikaller listende ilk 3?
- Motown
- Les Miserables
- Rent
O zaman en beğendiğin 3 müzikal oyuncusu? Cinsiyet farketmeksizin!
- Ted Neeley
- Idina Menzel
- Colm Wilkinson
Hastasıyım dediğin şarkıcı / müzisyenler?
- Sezen Aksu
- Müslüm Gürses
- Whitney Houston
- Kibariye
- Billie Holiday
- Janis Joplin
İdolümdür dediğin oyuncular?
- Meryl Streep
- Jack Nicholson
- Charlotte Gainsbourg
- Yıldız Kenter
Önüme her çıktığında izlerim dediğin film?
Lars Von Trier’in Melancholia’sı
Türkiye bir müzikal ya da albüm olsa ismi ne olur? Ya bir müzikale benzetsen hangisi olurdu?
Albüm olarak Sezen Aksu’nun Düğün ve Cenaze albümü derim.
İyi bir benzetme oldu..
Beni yürekten vurdu dediğin müzikal?
İki yıl önce New York’ta izlediğim Once müzikali.
Ruhunu, beynini, gönlünü rahatlatan şarkı/sarkılar?
Beady Belle ve Maria Mena şarkıları.
Son bir yılda okuduğun, dinlediğin, izlediğin oyun, film, kitap, konserlerin tamamını, gittiğin sergileri bir düşün. 3 isim ver bize. Tamamı içinde seni en çok etkileyen 3 şey..
- Tuzlu Su Bienali
- Snarky Puppy konseri
- Lao Tzu -Tao Yolu Öğretisi kitabı
Asla kaçırmam, muhakkak önden planlarım dediğin bir festival var mıdır?
Maalesef bunu hiç yapamıyorum ve hatta en sevdiğim festivallere ya da konserlere hep kendi konserim denk gelir. Mesleğin cilvelerinden biri 🙂
Sahneyi seçmeseydin ne olurdun?
Aşçı olabilirdim belki, yemek yapmayı da çok seviyorum. Özellikle yabancı ülke mutfaklarının tariflerini denemeye bayılıyorum. Çiftçi de olabilirdim, toprak huzur veriyor bana.
Burcun, yükselen burcun nedir? İnanır mısın az da olsa astrolojiye?
Çok takip etmem. Ama karakter özelliklerinde bu burç izlerini yakalıyorum hep, mesela ben Aslan’ım, korkuyorum kendimden bazen.
Peki aşk?
Beynimi bedenimi allak bullak eden, ama yaratıcı gücümü de bir o kadar besleyen, sanat gibi, bendeki gerçeklik algısını büken… Şimdilik, söyleyeceklerim bu kadar efendim 🙂
İstanbul’da kendini rahat hissettiğin, nefesini açan yerler?
İstanbul bende birazcık nefes daralması etkisi yapıyor. Herkes boğazı sever ya ben denizin ucunu bucağını görmediğim halini severim. İstanbul’da en çok Belgrad Ormanı’nı seviyorum.
Peki, İstanbul dünya olsaydı, kültür başkenti hangi ilçesi, semti olurdu? Neden?
Galata diyebilirim. Performans sanatlarına, galerilere, tarihi mekanlara, tasarım işlere aynı noktadan ulaşabiliyorsunuz.
Türkiye’de gitmeyi sabırsızlıkla beklediğin, sevdiğin o tatlı tatil köşen?
Tatlı tatil köşem, Anamur.
Şu an yurtdışına gidebilirsin, şu dakika hatta, seç bir yer desek?
New York. “Love & Hate relationship” dedikleri şeyi hissediyorum o şehire.
Yurtdışında izlediğin ve asla unutmadığın bir sahne eseri, konser, müzikal vs?
Justin Timberlake, Madison Square Garden konseri.
Müzik dünyada da Türkiye’de de özellikle mobil teknolojilerin ve aplikasyonların yardımıyla gitgide daha rahat yapılabilecek bir alana dönüşüyor, diyebilir miyiz? Onlarca uygulama gündemde? Acapella, Sing, Ladida… Sen de takip ediyor musun uygulamaları ve teknolojiyi? Ne düşünüyorsun bu konuda?
Çok takip edemiyorum bu aralar ama paylaşımlara rastlıyorum arkadaşlarım çok tatlı şeyler yapıyorlar bu uygulamalarla.
Yetenekli çok insan var Türkiye’de, değil mi?
Hem de nasıl… Bazı tanımadığım insanlarla bile, deli gibi gurur duyuyorum, cidden güzel topraklarda yaşıyoruz.
Kendi kuşağından geliyor diyebileceğin, çok sevdiğin müzisyenler vardır? Paylaşır mısın bizimle?
O kadar çok isim var ki kesin eksik söyleyeceğim. Ama bir deneyeyim vokaller arasında Doğukan Medetoğlu, Nilgün Yavaşoğlu, Sinem Aydıner, Bengisu Önal, Umut Durmuş ve Ceren Gündoğdu ilk anda aklıma gelenler dediğim gibi sonradan “ ah unutmuşum” diyeceğim kesin.
Hem şarkıcılıkta hem de aranjman ve bestecilikte de Can Oflaz ve Çağrı Pamukçu’ ya çok güveniyorum.
Ülkede sanat konusunda sence ne durumdayız?
Yeni nesile çok güveniyorum. Bence çok güzel işler yapılacak, köklere sağlam tutunup dünyanın kalanında yapılan işleri de analiz ve takip gerekiyor.
Türkiye’deki sanat eğitimini karşılaştırır mısın dünyadakiyle? Eksiği fazlası nedir?
Dünyadaki sanat eğitimi konusuna pek hakim değilim, fakat bizde de artıları eksileri var konunun. Kıyas yapmak için yaşadığım bir örneği anlatabilirim sadece. Konservatuvar yıllarında Minnesota’dan bir ekiple ortak çalışma yapmıştık. Ses materyali ve kontrolü konusunda Türk öğrenciler bence bir adım öndeydi. Fakat dans ve oyunculuk tarafımızı aynı derecede geliştirmemişiz. Diğer ekipte, üç konu aynı paralellikte iyiydi.
Genç sanat meraklılarına aktarmak istediğin son bir şey var mı?
Eğitimlerine önem versinler fakat eğitimin duygunun nefes almasına engel olmadığından da emin olsunlar.
Bize vakit ayırdığın için çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim! Çok çok keyif aldım, tekrar görüşmek üzere.