Bu yıl denizle kavuşmamı yine Palamutbükü’nde törenle gerçekleştirmeyi planlıyorduk. Suya dalacak, çıkacak, sonra suyu öpüp öpüp takatim kalmayana, elim ayağım kesilene dek yüzecek, bol bol kabak çiçeği dolması ve bademli kabak yiyecek ve sonra tekrar canım suyla flört edip sevişecektim 🙂 Sonra bir anda nurtopu gibi bir son dakika planımız oldu. Bir Foça seyahati düştü kucağımıza. İyi de oldu. 3 kişi araçla İstanbul’dan yola çıkıp İstanbul üzerinden Osmangazi Köprüsü – Susurluk – Manisa üzerinden yaklaşık 7 saatte Foça’ya vardık. Balıkesir-İzmir yolunun 45. Kilometresinde, İzmir’e gidiş yönünde sağda yer alan ARI Park’ta bir sabah kahvaltısı molası verdik. Kesinlikle tavsiye ederim. Peynirli gözlemesi, menemeni ve çayı kusursuzdu. Çalışanlar da çok nazik insanlardı. Susurluk’u es geçerseniz, burada bir mola verebilirsiniz.
- Eski Foça hakikaten kurabiye tadında bir yer. Çok estetik, çok güzel, çok sakin. Huzur veriyor.
- Rüzgarlı!! Akşam çıkarken dikkat!
- Hemen her yerde bulunan tahta iskelelerle aslında halk evlerinin önünden şık ve temiz bir biçimde denize girebiliyor. Bunu sevdim. Ücretsiz ve adil. “Ben bulaşıkları yıkıyorum, sonra denize girer gelirim”, dediğinizi düşünün 🙂 “Akşam iş dönüşü bir yüzerim, sonra yemek yaparız, olur mu?” ya da “ödevin bitince evin önünden uzaklaşmadan denize girebilirsin” dediğinizi ?
- Kabak çiçeği dolması sevenler hayal kırıklığına uğrayacak. Çok aradım, bulamadım.
- Balık, midye dolma ve dondurma sevenler yaşadı.
- Suyu serin. Çoğu zaman kıyıları çakıl, ince çakıl, sonradan derinleşince kuma dönüyor.
- Havası güzel, insanı neme, tere boğmuyor. Rüzgarla birlikte insan hiç bunalmıyor.
- Merkezden otellere ulaşım cidden rahat.
- Küçük Deniz’ in iki kanadında birbirine bakan ve yanyana sıralanmış onlarca balık lokantası var. Maalesef fiyatları İstanbul ayarında. Bence Ege’de bir kasaba denilebilecek bir yer için bu rakamlar kabul edilebilir değil. Hemen arka sıralarında balık yemek isterseniz, o vakit fiyatlar makulleşiyor. Her halükarda balık yemek şart. İster Foça’nın yerel spesiyalitesi yoğurlu kupes/gopez/kupa balığı ister sevdiğiniz herhangi bir başka balık. Foça, denizin dibinde derya kuzusu götürmek için en iyi yerlerden birisi .
- Bir başka gidişimizde Saka Balık’ta ve Phokaia Balık’ta yoğurtlu balık başta olmak üzere çeşitli denemeler yapacağım. Her ikisi de çok iyiymiş. Ayrıca Çarşı Lokantası’nda öğle yemeği yiyeceğim 🙂 Biz bir öğlen Ecem Balık Pişiricisi’nde bir şeyler yedik: Ne iyi ne de kötü!
- Ülkedeki “en tatlı” Garanti Bankası binası burada olabilir 🙂
- Burası bir adalar beldesi. En çarpıcısı ise belirli bir profilden tamamen aynısı gibi görülen Atatürk Adası.
İŞTE FOÇA’DA YAPMANIZ GEREKEN 17 ŞEY:
1 – Gitmişken bu tatlı beldede birkaç gün konaklayın:
Biz Hanedan Beach Hotel’de kaldık.
Plajı temiz, suyu güzel. Restoran bölümünde çalışan insanlar nazik ve yardımsever. Kahvaltı ve akşam yemeği menüleri çok ihtişamlı değil, ancak yeterli. Çayı her daim taze, kıvamında ve çok lezzetli.
Her akşam, yemekte yaklaşık 2 saat kadar canlı müzik var. 2 gitarist. Biri aynı zamanda vokalde. Gayet iyiler.
Plajda bir kafeterya var. Plaj misafirleri de otel ve villalarda konaklayanlar da nakit ya da kredi kartıyla bir harcama kartına para yükledikten sonra kafeteryadaki tüm yiyecek ve içecek harcamaları için bunu kullanıyorlar. Mantıklı. Nakit ve ya kredi kartını sahile alman gerekmiyor. Dışarıdan gelenler de otel misafirleri de kahvaltıdan gece yarısına dek açık kafeyi sıkça tercih ediyorlar. Fiyatlar da bir beach clup için makul. Sigara böreği, kaşarlı pidesi, kıymalı kaşarlı pidesi, tavuk ızgarası, kokteyl tabağı gayet iyi. Çekinmeden sipariş edebilirsiniz.
Hanedan’dan özel aracını merkezin sokaklarına sokmak istemeyen, toplu taşımayla merkeze gidip gelmek isteyenler için minibüsler var. Gün içinde her 10 dk’da bir merkezden kalkıp plajlara uğruyor. Maksimum 7-8 dk’lık bir yoldan bahsediyorum.
Otelden memnun kaldık. Tavsiye ederiz.
Bununla birlikte, merkezde birkaç yer cidden gözümüze çarptı!
- Küçük Deniz’de efsane güzelliğiyle önünden geçeni kendisine defalarca baktıran Lola 38 Otel bunlardan biri. Aklım kaldı resmen.
- Ayrıca ara sokaklarda gördüğümüz İyon Pansiyon da bahçesindeki devasa çamıyla göz alıcı bir lokasyon.
Her ikisinin de yorumları çok iyi.
- Ayrıca minibüs şoförümüzün “müthiş bir yer” dediği Club Mackerel var. Hem hotel olarak hem de bulunduğu koy itibariyle güzelmiş.
- Bir de yelkencilerin ve rüzgar sörfü meraklılarının özellikle hoşuna giden Neilson Phokaia Beachclub var. Mersinaki bölgesi otellerinin sahillerinden, rüzgar sörfü yapan ekipler halinde Neilson misafirlerinin geçişi her gün sıkça görülüyor.
2 – Denize girin! Lütfen! Klor basılmış havuzlara değil, mis gibi iyotu, tonla yararlı mineraliyle canlı bir güzellik olan mis gibi Foça denizine girin:
Hanedan Beach
Mavi bayraklı, büyük bir koy. Tam karşısında Atatürk Adası var .
Benim için denizin temizliği, su ısısının biraz düşük olması, suyun berraklığı, iyot kokusu, hızlı derinleşiyor olması, mümkünse çakıl bir sahile sahip olması çok önemli. Bir deniz tatili söz konusu ise, temel kriterim su kalitesidir. Gün içinde, her seferinde minimum 45 dakika olacak şekilde en az 2 kere gözümde gözlük, bir yandan zemini izliyor, bir yandan tam performans yüzüyorum.
Hanedan’ın koyunda bu kriterlere birer tik attık 🙂 Suyu serin. İnsanı girer girmez dipçik gibi yapıyor. Yeterince berrak. Çok rüzgar aldığı ve açık bir koy olduğu için dalga alıyor. Çocuklar için eğlence. Yüzenler için yönetilebilir bir dalga.. Sahil çakıl taşlı, su derinleşirken kuma dönüyor. Kıyı kısmında yosun yok. Mis gibi bir su işte 🙂 Mis gibi iyot kokuyor. Plajdaki kafeterya, kafeterya yanındaki dev çadır alanın sağladığı güneşten korunma imkanı, plajın solundaki yüksek çim alan ve manzarasıyla bu plaj buraların en iyi seçimlerinden biri olabilir.
Fransız Koyu (Eski Club Med)
Eskiden Club Med’in sahip olduğu koy. Çok güzel gerçekten. Karadan ulaşım yok, diyorlar. Biz tekne turuyla gittik. Keyifliydi. İnce çakıl bir sahili, turkuaz bir yüzme keyfi var. Ancak koy tamamen atıl, herhangi bir işletme yok, su bile alacak büfe yok. Haberiniz olsun.
Hamam Koyu
Dışarıdan bakınca süper. İçinde gözlüklerle yüzerken çok fazla partikül gördüm. Bir şekilde rahatsız oldum.
İngiliz Koyu
Girmedim. Ancak denizden bakınca koy keyifli görünüyordu. İçimde kaldı.
Küçük Deniz
Defalarca önünden geçip insanları günün çeşitli saatlerinde yüzerken gördüm. Özellikle akşam gün batarken çok keyifli görünüyordu, ancak oldum olası şehrin bu kadar içinde suyun temizliği konusuna güvenemem. Fırsat olmadı. Girmedim. Ancak pek cazip görünüyordu. Yolu düşen deneyebilir.
Kosova Plajı
Tekne turumumuzun kaptanı, Kosova Plajı için maalesef halkımızın kötü kullandığını ve etrafta uçan plastik poşetlerin can sıkıntısı verdiğinden bahsedince gitmekten vazgeçtik. Gidenler çok güzel anlatıyor.
Ayrıca Karakum Plajı da denenebilir. Sazlıca Koyu da güzel diyorlar. Bu yıl Foça’ya dair planladığımız tek bir şey vardı, o da orada 2 gün kamp yapmak. Maalesef bu planı gerçekleştiremedik. Kampçıların çok sevdiği bir koymuş.
Büyük Deniz’de de denize girmek mümkün, ancak ben tercih etmedim, etmem. Kestanesi de bol bu arada.
3 – Tekne Turu yapın:
Biz Bozkuş ile yaptık. Tekneleri her zaman Cumhuriyet Meydanı önünde duruyor.
Temiz bir tekne, pırıl pırıl. Üstelik üst katın yarısının üstü kapalı. İnsan güneşten kavrulmuyor. Tekne sahibi Ata Bey, eşi Filiz Hanım ve Mustafa Kaptan ile tüm gün keyifle sohbet ettik. Dürüst tüccarlar, nazik ve keyifli insanlar. Ben bugüne dek çok tekne turu yaptım. Normalde motor çalışınca uzaktan yetişenlerdendim. Ancak Bozkuşların muhabbeti öyle keyifliydi ki sadece 2 kere suya girdim. Ülkeyi de kurtardık, dünyayı da 🙂
Tur 45 TL. Saat 11:00’de limandan kalkıyor. Rahat bir tur. 17:00 gibi dönmüş oluyorsunuz. Öğle yemeğinde yediğimiz çipuraları Ata Bey pişirdi. Öyle lezzetliydi ki hala tadı damağımda. Balığı spagetti ve çoban salatayla ikram ediyorlar, yanında içeçecek de menüye dahil.
Ayrıca sonrasında meyve ikramı da var. İncir Adası, Siren Kayalıkları, Metelik Ada, Atatürk Adası, Fransız Koyu, Orak Adası, İngiliz Burnu güzergahda görünen noktalar. Atatürk Adası belirli bir açıdan hakikaten her şeyiyle Atatürk’ün yüzünün silüetine sahip. Kaçırmayın.
Orak Adası’nın bir ucundaki Siren Kayalıkları ile diğer ucundaki insan yapımı dalga kıran ve minik göle dikkat edin. Siren Kayalıkları aynı zamanda bu bölge genelinde olduğu gibi Akdeniz foklarını barınma alanı. Badem’i hatırlarsınız… Şanslı olanlar vaktinde oralarda olursa belki fok görebilirler.
Sirenleri biliyorsunuz, mitolojik çağlarda, deniz kenarı kayalıklarında yaşadıkları varsayılan, güzel görünümlü, çok güzel sesli, sürekli şarkı mırıldanan, denizcileri sesleriyle etkileyip kendilerine doğru çağıran, sonra gemileri kayalara çarpıp parçalanınca onları yem niyetine lüpleten canlılar. Buraya Siren Kayalıkları demelerinin sebebi, buradan Homeros’un Odessa Destanı’nda Phokaia şehri yakınlarındaki siren kayalıklarına atıfta bulunmasıymış.
İncir Adası, Orak Adası, Metelik Ada, Atatürk Adası, İngiliz Burnu turda görülen veya mola verilen duraklar arasında. İncir Adası’nda Ferdi’nin Yeri diye bir mekan varmış, oraya gitmek isterdim. Aslında tur kapsamında olmalı. Orak Adası’nın lagününde dolanmak isterdim. O da olmadı. Ayrıca Siren Kayalıkları’nın kıyı kısımlarında daha küçük tekneler dolanabiliyordu. Bizim tekne daha büyük olduğu için her şeyi açıktan yaptık.
4 – Bol bol dondurma yiyin:
Sakız Dondurma Nazmi Usta: Önündeki sıradan fırsat bulabilirseniz muhakkak deneyin. Çikolata, çilek, vanilya, borovinkalı çok iyi.
Bal & Do Rumelili Latif Usta: Nazmi Usta kadar olmasa da Latif Usta’nın önünde de biraz kuyruk oluyor. Kakaolu, limonlu, borovinkalı, çilekli dondurması efsane. Somato badem hafif acı badem tadında, meraklısı sever.
Her ikisi dondurmacıyı da denedim, benim sonraki tercihim Latif Usta’dan yana oldu. Kuyruğu daha az diye 🙂 Dondurma manyağı değilim. Ancak İstanbul’a dönünce canım sık sık Latif Usta’nın kakaolu, limonlu ve çilekli dondurmasını istedi.
5 – Midye Dolma lüpletin:
Tüm gün Küçük Deniz sahilinde bir midye dolmacı bulmak mümkün. Benim gibi İstanbul’da midye yemeğe yıllar önce tövbe edenler için Foça’da midye yemek çok güzel gelecektir. Dolma kalitesi öyle müthiş değil, ancak temiz ve lezzetli. Bol limonla müthiş oluyor.
6- Ara sokaklarında muhakkak dolanın, fotoğraf çekmeyi seviyorsanız makineniz de yanınızda olsun, pencere, kapı, tekne, manzara çekmekten kendinizi alamayacaksınız:
Aşıklar Caddesi’nden Reha Midilli Caddesi’ne ve cadde boyunca yürüyüp sırasıyla Demokrasi Meydanı’nı geçin, Küçük Deniz’in boyunca ilerleyin.
Sonra ara sokaklara girin: Kaybolun.
Eski taş evlerin güzelliği karşısında insan hakikaten büyüleniyor. Boyasız taş binalar, rengarenk pencere pervazlar, panjurlar, kapılar, güzelim çiçekler, içlerinden ağaçlar yükselen gizemli avlular… Ara ara pencerelerden size seslenen ve kıkırdayan tatlı çocuklar. Eski Foça’nın ara sokaklarında çıkacağınız bir tur, güzellik görmek için kendinize zaman ayıracağınız ideal bir tur olur. Rum ve Ermeni yerleşimlerinin, taş işçiliklerinin neden bu kadar iyi olduğunu düşünür ve bu işçiliğe, bu düzene ve güzelliğe saygı duyarken bizim elimizde neden bu kadar net bir imza olmadığını düşünebilirsiniz. Neden bizim şehirlerimizde bu kadar çirkin ve çarpık bir yapılaşma var. Neden bir “Laz müteaahit” kavramımız var? Ve bu neden maalesef doğru? Neden bu coğrafyada Safranbolu, Akyaka, Cumalıkızık, Beypazarı, Taraklı, Şavşat gibi mimarisi ve büyüleyici dokusuyla bizi gururlandıracak, etkileyecek daha yüzlerce Türk yerleşiminin isminden bahsedemiyoruz? En büyük eksiklerimizden birisi bu. Mimari, düzen, disiplin, eğitim, estetik algımız zayıf. (Camilerden, köprülerden, saraylardan ve çeşmelerden bahsetmiyorum, yerleşim birimlerinden, yaşanan binalardan, özetle evlerden bahsediyorum! )
7 – Gözlerinizi açın, her yerde tarihi ve doğa güzelliklerini göreceksiniz:
Sur ve Beşkapılar, Kybele Açık Hava Tapınağı, Ağalar Konağı, Pers Mezarı Taş Ev, Fatih Camii, Ceneviz Kalesi veya Dış Kale, Osmanlı Mezarlığı, Kayalar Camii, değirmenler … Gidin, görün, tarihlerini araştırın.
8 -Güneşi batırın:
Gerçekten Foça’da güneş bir başka güzel batıyor. Gün batarken sahil kenarlarında bir yerlerde olun ve bunu kaçırmayın.
9 – Akşam Küçük Deniz’de sahilde bir yerlerde biraz oturun:
Küçük Deniz’de akşam bir banka kurulun, dostlarınızla, sevdiklerinizle sohbet ederken ve ya yalnız başınıza biraz denize doğru bakın. Huzur bulacaksınız. Gördüğümüz kadarıyla insanlar havlularını ve ya portatif sandalyelerini getirip içeceklerini açıp saatlerce sahilde takılıyordu. Güzel. Beğendik.
10 – Foça Karası üzümlerinden üretilen şarapları tadın, eşe dosta hediye etmek için alın:
Foça karası üzümlerinden yapılan şarapları çarşıdaki Phokai Zeytinhome’dan, Foça Karası’ndan ayrıca otogar yakınındaki Kültür Büfe’den alabilirsiniz. Taşköy ve Phokaia markalı şaraplar Foça üzümlerinden yapılıyor.
11 – Taşköy’e gidin.
Foça çarşı içindeki Phokai Zeytinhome’da zeytin ve zeytinyağı tadabilirsiniz. Taşköy markalı ürünleri tadıp beğenirseniz alabilirsiniz. Zeytinhome’da sabunlar, ahşap ve seramik ürünler de mevcut. Ayrıca yukarıda da belirttiğim gibi Taşköy markalı şaraplar da..
Vakit olursa muhakkak Ilıpınar Köyü’ nde bulunan Taşköy’ü ziyaret etmek, kendi şaraphanesini ve yağ hanesini gezmek, şarapları ve yağları tatmak, güzel mekanında bir şeyler yemek içmek, bahçesinde dolanmak lazım. Biz sonraki seferler için bunu muhakkak yapacağız diye not ettik.
12 – Çay içerken sandalyelerdeki boyamaları izleyeceğin bir kahvede oturun:
Yürüyüş sonrası yorulunca, Cumhuriyet Meydanı’nın yanında, Karaburun-Mordoğan Gemi Bilet Satış noktasının arkasındaki kahvede ağaçların altındaki kahvede, çay, soda, kahve için. Her bir masası ve sandalyesinin ayrı ayrı boyandığı bu güzel kahvede yarım ekmek köfte sipariş edenler de oluyor. Rüzgar alan bir nokta. Çay için ideal 😉
13 – Kayıkları, tekneleri izleyin:
Kıyıya bağlandıkları yerden bu güzel deniz araçlarına bakmanın gerçekten güzel bir tabloya bakmak, müthiş bir müzik eseri dinlemek, örgü örmek, iyi bir parça okumak gibi rahatlatıcı bir etkisi var 🙂 Çeşitli boylarda, renk renk maketler gibiler..
14 – Karataş’ı arayın.
Bu bir efsane. Foça’da yeri bilinmeyen bir kara taş varmış. Ona basan Foça’ya sürekli gitmek istermiş. Ben görmedim, basmadım 🙂
15 – Salı günleri kurulan Foça Pazarı’nı gezin.
Ben yapamadım ve dediklerine göre gerçekten çok güzelmiş. Pazar günleri de Yeryüzü Pazarı kuruluyormuş. Ancak asıl olay Salı günleri kurulan Pazar daymış. Çok büyük ve çok çeşitli, diyorlar.
16 – Her yerde Reha Midilli ismini görünce şaşırmayın.
Midilli’den göç eden bir aileymiş Midilli’ler. Çalışkan ve yardımseverlermiş. Ailenin oğlu Reha Midilli de aynı karakterdeymiş. Bir dönem belediye başkanlığı da yapmış. Caddeler, okullar, binalar, vakıflar, hastanelerde sık sık karşınıza çıkıyor. Şaşırmayın 🙂
17 – Rüzgar sörfü yapın, yelkenlinize atlayın.
Rüzgar buna çok müsait ve bunun için uygun ortam, kulüpler var. Sporcu kişiliklere duyurulur. Sunsail Club gibi.
Phokai ne demek?
Bir çok kaynakta bana biraz mantıksız gelen bir açıklama var: Foklardan!
Bana pek mantıklı görünmediği için en azından resmi bir kuruma hızlı bir göz atayım demiştim.
Foça Belediyesi’nin resmi internet sitesindeki açıklamayı aynen paylaşmak istiyorum:
Phokai,sözcük olarak Helen dilinde bir anlam taşımamaktadır.Prof. Bilge Umar Luwi dilinde sulak yer anlamındaki “Pauwake” den gelmiş olduğunu ileri sürmektedir. Josef Keil, bu ismin limanın önünde olan ve su yüzüne çıkmış foklara benzediğinden verildiğini ileri sürmüştür.
Herodot, Paktolos (Şart çayı) , Phrygios (Kum çayı), Hermos (Gediz Irmağı) ve onlarla birlikte daha az önemli nehirler birleşerek Phokaia’nın yakınından denize döküldüğünü anlatır. 1702’de çizilmiş bir “İzmir körfezi ve yakınları” haritasında, Hermos (Gediz)’un, tıpkı şimdi olduğu gibi, o zaman da Menemen ile Foça arasında denize aktığı görülüyor. Irmak sonradan kendi doldurduğu ova içindeki yatağını değiştirip Menemen yakınında güneye yönelmiş, Karşıyaka’nın batı yanı başından geçerek İzmir körfezi iç bölümünün en dar yerinden akmaya başlamıştır. Irmağın İzmir’i denizden ayıracağı, Menderes’in Latmos körfezi batı yarımını doldurarak geriye kalan doğu yarımında yarattığı Bafa Gölü gibi bir gölün kıyısında bırakacağı anlaşılınca, 1886 yılında Menemen yakınlarında bir kanal kazılıp ırmak eski yatağına çevrildi ve yine Foça’nın güneydoğu yakınında Ege denizine akmaya başladı. Bunlar göz önünde tutulunca, yörenin adının Luwi’ler çağında Pa-uwa-ka “akarsuyu bol yer” olduğunu ve Helenlerin Pauwaka adını, Phokaa söyleyişiyle, sonunu da “kendi yurdu” anlamına gelen “ia” yı ekleyerek Phokaia (Phoko yurdu) anlamında kullandığını görüyoruz.