Müzik camiasının farklı alanlarında yer alan hemen her isim Barbaros’u çok sever. Güzel sesi, güzel yüzü, güzel karakteriyle Barbaros, bir çok dilde şarkı söyleyebilen, şarkılarının sözlerini yazan, besteleyen, nazik, zarif ve samimi bir sanatçı.
Barbaros beni kırmadı, yolu müzikalden geçen arkadaşlarımla yaptığım röportajlarda bize eşlik etti 🙂 Onunla müzik geçmişini, sahne öncesini, hayattaki seçimlerini, sevdiği sanat işlerini konuştuk.
Barbaros, bize biraz kendinden bahseder misin?
Zor bir soru aslında. Ama müzikle yaşayan ve sürekli müzik düşünen bir şarkıcı olduğumu söyleyebilirim.
Sahneyle bağını ne zaman keşfettin? Bu alanda bir eğitim aldın mı?
Lisede ilk kez sahneye çıktım, ondan sonra da bırakmadım hiç. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda şan okudum.
Hayatının akışının tamamen buraya yönelmesine ne sebep oldu?
Askerlik öncesi üniversite ve müzik, iş ve müzik gibi ikilikler vardı hep hayatımda ama müzik hep vardı. Askerlik bittiğinde, sadece müzik yapma kararı aldım, bir ekip kurdum kendime ve her şey öyle başladı
İyi ki de başlamış 🙂 Senin de burada konuk ettiğim diğer arkadaşlar gibi müzikal ile yakın bir bağın olduğunu biliyoruz? Nasıl tanıştın müzikallerle? Hangi müzikallerde oynadın?
Müzikallerle konservatuarda tanıştım, ondan önce de dinliyordum ama onlarla haşır neşir olmak başka bir şey. Amatör bazda birçok müzikal şarkısı seslendirdim AKM, Rumeli Hisarı, CRR gibi önemli sahnelerde. “Seni seviyorum, Mükemmelsin, Şimdi Değiş” adlı müzikalde oynadım, Haldun Dormen’ in projelerinde yer aldım.
Yakın takipçilerin, uzun zaman Ferhat Göçer’le bir arada çalıştığını bilirler. Bu birlikteliğin müzik yaşantında yeri, kuşkusuz önemlidir…
Başlamamda, sahneyle ilgili bir şeyler öğrenmemdeki en önemli isimlerden birisidir. Çok şey borçluyum ona..
Bir de Grup Rapsodi var, değil mi?
Grup Rapsodi, bir ilktir. Kurucusu Doğan Kospançalı sayesinde ilk kez mikrofon tuttum, ilk kez sahneye çıktım.
Dünyaca ünlü İtalyan tenorlar Alessandro Safina ve Patrizio Buanne gibi isimlerle aynı sahneyi paylaştın. Bu nasıl bir duyguydu Barbaros? Bu isimler öncesinde de takip ettiğin, hayran olduğun isimlerdi, değil mi?
Hepsi de takip ettiğim, “classical crossover” denilen stilde, önemli isimler. Elbette, o isimlerle yanyana olmak ve sahneyi paylaşmak büyük tecrübe ve mutluluk, umarım tekrar büyük isimlerle aynı sahneyi paylaşırım.
Türkiye’den de Ajda Pekkan, Leman Sam, Sertab Erener gibi son derece güçlü sanatçılarla aynı sahneyi paylaştın. Çok güçlü isimler, her biri başlı başına bir ekol. Müthiş bir deneyim olsa gerek !
Bu isimlerle düet yapmak, farklı projelerde yer almak, hem şarkıcı olarak büyük bir zevk hem de sizden kat be kat tecrübeli oldukları için bir şeyler öğrenmeniz için bir fırsat.
Bir tarihte seninle ilgili yazılmış bir habere, “Baba isimler Barbaros için birleşti” başlığı atılmıştı. Albümlerinde çok güçlü kadın söz yazarlarıyla çalışman, gerçekten etkileyici. Özellikle kadın söz yazarları ve efsane kadın müzisyenlerle bir arada olmanı pozitif ayrımcılık olarak değerlendirebilir miyiz 😉 ? Elbette şaka yapıyorum. Bu isimlerin, birine şarkı vermesi, ancak gönüllerinden kopması, karşılarındakini buna gerçekten değer görmeleriyle alakalı bir şeydir. Demek ki seni çok beğenmişler. Gurur duymuşsundur. Nasıl oldu bu tanışıklıklar, biraz anlatır mısın?
Her şey o zamanlar çalıştığım Sony müzik şirketinin bana prodüktör olarak Zeynep Talu’yu seçmesiyle başladı. Zaten tanışıyorduk, beraber bir albüme giriştiğimizde de olabilecek en sıkı ve büyük isimlerle çalışma konusunda zaten hem fikirdik. Ancak özellikle kadın besteci yazarlarla çalışalım diye bir hedefle yola çıkmadık. Sanırım biraz da kendiliğinden gelişti.
Ülkenin en iyi liselerinden birinden mezunsun ve İşletme alanında lisans eğitimin, üstelik iletişim alanında yüksek lisansın var. Ailen müzikle ilgilenmeni elbette desteklemiştir. Ancak başka bir disiplinde yüksek lisansın olmasına rağmen hayatını müzikle geçirme kararı, Türkiye koşullarındaki bir ülke için fazlasıyla cesur bir karar. Buna nasıl yaklaştılar? Bu soru, senin gibi çift eğitimli arkadaşlarıma sorduğum sabit bir soru: Seni müzikte bir geleceğin olduğuna ve buna cesaret edebileceğine, etmen gerektiğine ikna eden neydi?
Biraz deli cesareti bu aslında. Hiçbir şeyin garantisi yoktu, kimsenin her şeyi gümüş tepside sunduğu da yoktu. Buna ben karar verdim. Her şeyi bırakıp, sadece istediğim şeyi yapmak istedim hepsi bu.
Bir baritonsun, sesin herkesi büyülüyor. Ama biliyoruz ki sadece şarkı söylemiyorsun. Son albümünde şarkıların neredeyse yarısının söz ve müziği sana ait. Yazıp yaratma konusunda hep bir eğilimin var mıydı? Yoksa bu durum bir anda mı başladı?
Yazmak çizmek, liseden bu yana yaptığım bir şey. Bir anda başlamadı, bir şeyler beni hep yazmaya itti, ama bunun ne zaman, nasıl olacağını bilmek bence mümkün değil. Albümümde “İhanet” adlı şarkım, mesela neredeyse 20 senelik..
Albüm yapma kararını ne zaman verdin? Yıllardır tarzını bozmadan hem de çok güçlü müzisyenlerle ülkenin en iyi sahnelerinde istediğin gibi şarkı söyledin. İsteseydin çok daha evvel de albüm yapardın. İlk albümün için 2010’lara kadar beklemenin bir sebebi olsa gerek.
İşin aslı, sadece müzik yapmaya başlamam 2005 yılında denk geliyor. Bir süre sahnelerde devam ettim, biraz deneyim ve tecrübe kazandım. Albüm yapmak için ise içime en çok sinen teklif 2010’da Sony den geldi. Çok da bir süre yok aslında, sadece müzik yapacağım dediğim andan 2010’ a dek 5 sene var..
Evet, haklısın… Peki, sence uğurlu şarkın hangisi?
Öyle bir şarkım yok.. Ama sanırım biraz olsa da yayılan şarkı “Olur Ya” oldu..
Seni sadece kendi albümlerinde değil, başka ortak yapımlarda da dinleme şansımız oluyor. Bu tip ortak projelere nasıl yaklaşıyorsun? Çok fazla teklif geliyordur. Sonuçta bu kadar romantik ve tatlı duyulan kaç bariton var bu ülkede? Yer alacağın projeleri seçerken kriterlerin ne oluyor?
Çok teşekkür ederim. Dikkat ettiklerim, projenin içeriği ve sesime, kalbime uygun olup olmaması.. Değilse, zaten bir yerden mutlaka çıkıyor uygun olmadığı.
Barbaros, sesine ve stiline çok alışığız, çok yakından tanıyoruz. Ancak bizi Neva’nın film müziklerinde “Sen ve Ben” şarkısında şaşırttın: Stil olarak farklıydı. Daha pop-rock bir şarkı. Senin için de farklı mıydı?
Çook farklıydı. Teklifi bana getiren Orkestra Şefi Orhan Şallıel oldu ve okumalarımı o yaptırdı, bence orkestra şefini olmasının yanı sıra çok iyi bir öğretmen. Stili ve istediğini bana o kadar iyi aktardı ki. Bunda onun becerisi de büyük.
Bu yıl seni her Salı Frankie’ de ve her Cumartesi Moda Deniz Kulübü’nde dinleyebiliriz, değil mi? Var mı başka bir plan?
Her Salı Frankie ve ayda bir Cumartesi Moda Deniz Kulübü. Bir yerde sahne almam için sürekli teklif ve değişik öneriler geliyor, ama sahne alacağınız yer çok önemli, ben çok titiz davranıyorum, koşullar her açıdan benimle uyumlu değilse orada sahne almamayı tercih ediyorum. Sanırım o yüzden, bugüne dek sahne aldığım yerlerde hep uzun sureli sahne yaptım.
Peki bize yeni bir proje haberi var mı?
Hayallerim var elbette, ilki çalışmakta olduğum singlelar dizisi.. Sonrasında da yapmayı istediğim bir müzikal.
Bugün sana çok iyi bir müzikal teklifi gelse, kabul eder misin?
Eğer sesime uygunsa, yapabileceğime inanırsam, kesinlikle ederim.
Allah seni yaratırken biraz iltimas geçmiş diyelim. Hem sesin hem ruhun hem de karakterin güzel, ilişkilerin de cabası. Tanıyanlar seni, zarif, naif, iyi kalpli diye tanımlar. Müzikal alanında da bir eğitim var. Haliyle, sana bolca oyunculuk teklifi geliyordur. Olmadı bir marka yüzlüğü durumu? Ben bir pazarlamacı olarak senin iyi bir marka yüzü olacağını düşünüyorum. Geliyor mu böyle teklifler?
Çok teşekkür ederim, geldi evet böyle teklifler ama uygun ve doğru zaman değildi. Umarım doğru marka veya doğru teklifle böyle işler de yapabilirim.
Buradan ilgili zümrelere duyurulur o vakit 🙂 …
Ekip arkadaşlarınla bir araya geldiğinizde ilk önce ne yaparsınız?
İlk önce sohbet.. Benim arkadaşlarım onlar, şakalaşırız, oturup proje hayali kurarız ya da hayatımızda olan bitenden bahsederiz beraber.
Sahneden evvel bir ritüelin var mı?
Özel bir ritüelim yok. Heyecanlı oluyorum hep.
Peki sahne öncesi muhakkak yaptığın bir egzersiz var mıdır?
Mutlaka ve mutlaka ses egzersizlerimi yaparım. Beni çok rahatlatıyor.
İnsanlar sanıyor ki sahnedeki o 2-3 saatle her şey bitiyor. Oysa önü arkası, çalışması, provası, okuması, analiziyle birlikte, sahne sanatlarında profesyonelleşen her insan için kimi zaman söylene gelen “altı üstü 3 saat sahneye çıkıyorlar , ne güzel iş, tonla da para kazanıyorlar” cümlesi, insanların genel olarak ne kadar tek taraflı baktığını ve aslında ne kadar uzak olduklarını gösteriyor bu olaya. Ne dersin?
Bunu sanırım bilmiyorlar, evet öncesinde de sonrasında hep uzun ve yıllar sürmüş çalışmalar yatıyor altında. Sahne üstü çok eğlenceli ve kolay durabilir, ama oraya gelmeden öncesinin ciddi bir bedeli var. Uzun yıllar sürmüş eğitiminiz, prova saatleriniz, günlük yaşamınızda kendinize ne kadar baktığınız.. Bunların hepsini sahnede yansıtıyorsunuz ve karşılığını da ona göre alıyorsunuz.
Sahne sanatlarıyla uğraşan insanların fiziği konusu hep gündemdedir. Bu, güzellik-sağlık ekseninde giden gelen bir tartışmadır. Oysa profesyonel olarak şarkı da söyleyenlerin bedenlerinin zaten güçlü olması gerekir, değil mi?
Kesinlikle. Spor ve düzgün beslenme çok önemli. Kondisyonunuz çok iyi olmalı. Sahne öncesi yemeğe dikkat etmeli ve sonrasında da bir şey yememeli. Spor da şart.
Sabahları kalktığında ilk olarak ne yaparsın? Ortalama günün nasıl geçer?
İlk önce su içerim. Sonra kahvaltı ve spor.. Projelerimle ilgili çalışmalar, görüşmeler, provalar ve müzik dinlemek. Bazen de yeni bir şarkı yapmaya çalışmak.
Müzikle uğraşan insan için dil bilmek çok önemli, değil mi? Örneğin sen İngilizce, Fransızca ve İtalyanca dillerine oldukça hakimsin ve bu çok kıymetli bir şey.
Şart değil, benim için bir hobi, dil öğrenmek. Son yıllarda buna Yunanca’yı ekledim, ama şüphesiz bu dillerde şarkı söylerken çok rahatım.
Bir gün kendi mekanın olsun ister misin?
Neden olmasın.. Ama yalnız yapabileceğimi sanmıyorum, işin müzik kısmıyla ilgilenirim sanırım. Ticaret başka bir şey.
Bir enstrüman olsan ne olurdun sence?
Hiç düşünmemiştim. Gitar sanırım, polifonik ve ritmi barındırıyor, çok değişik renklere sahip.
Müzikle bir rengi bağdaştırsan? Aklına hangi renk geliyor?
Tek bir renge sığacağını sanmam.. Sanırım bir gökkuşağı olurdu..
Peki müzikalle ünlü bir tabloyu bağdaştır desem?
Son zamanlarda bakmaya doyamadığım, Bruegel’in Babil Kulesi beni o kadar heyecanlandırıyor ki, kendi hikayesinden bağımsız olarak sesler duyuruyor bana. Sanki o kulede sonsuz odalar var ve hepsinden farklı sesler duyuluyor.
En beğendiğin müzikaller listende ilk 3?
Bu hep değişiyor aslında ama hiç çıkmayan sanırım Les Miserables. Başrollerden birini oynadığım için yeri ayrı. Damdaki Kemancı, elbette bir klasik. Notre Dame de Paris’i de cok seviyorum. Ama buna sürekli eklenenler var.
O zaman en beğendiğin 3 müzikal oyuncusu? Cinsiyet fark etmeksizin!
Anthony Warlow, Sierra Bogges, Ramin Karimloo
Hastasıyım dediğin şarkıcı / müzisyenler?
Çok var. Ama Sting, Antonis Remos, Parios, Mina, Adele, George Michael, Queen, Lara Fabian gibi isimleri sık dinliyorum sanırım.
İdolümdür dediğin oyuncular?
Edward Norton, Christoper Waltz ,Şener Şen, Haluk Bilginer
Önüme her çıktığında izlerim dediğin film?
İnglorious Bastards, Tatar Ramazan, Citizen Kane.
Türkiye bir müzikal ya da albüm olsa ismi ne olur? Ya bir müzikale benzetsen hangisi olurdu?
Öyle bir müzikal veya albüm yok.. Ama sanırım “compilation” olurdu.. Yani her şarkıcıdan ya da her müzikalden alınmış ufak parçalar.
Beni yürekten vurdu dediğin müzikal?
Les Miserables.
Ruhunu, beynini, gönlünü rahatlatan şarkı/sarkılar?
Bu tamamen değişken bir şey. Her gün değişiyor, bazen klasik müzik dinliyorum, ertesi gün yunanca. Ya da rock harici bir şey duymak istemediğim günler oluyor.
Son bir yılda okuduğun, dinlediğin, izlediğin oyun, film, kitap, konserlerin tamamını, gittiğin sergileri bir düşün. 3 isim ver bize. Tamamı içinde seni en çok etkileyen 3 şey..
Irvin Yalom’un tüm kitapları, konser ve gösteri ise Hugh Jackman.
Asla kaçırmam, muhakkak önden planlarım dediğin bir festival var mıdır?
San Remo’yu genelde kaçırmıyorum.
Sahneyi seçmeseydin ne olurdun?
Mutsuz olurdum.
Biliyor musun Selmin Artemiz, geçtiğimiz hafta yaptığımız röportajda bu soruya aynı yanıtı verdi, bu kadar emin olmanız, sevdiğiniz işi seçmiş olmanız şükürlük bir durum bence…
Peki, astrolojiye az da olsa inanır mısın? Burcun, yükselen burcun nedir? İGerçi senin çok özel bir durumun var, doğum günün 29 Şubat, değil mi?
Yükselen burcum sanırım Yengeç. Astroloji bir bilim, evet, haritamın çok ilginç olduğunu söylemişti bir astrolog.
Güzeller güzeli bir kızın olduğunu biliyoruz. Babalık nasıl bir deneyim?
Hayatımda yaşadığım en özel, en muhteşem şey.. Olmadan da anlaşılmıyormuş gerçekten..
Ya aşk?
Kızım.. Bu kadar güçlü, başka bir aşk hissetmedim.
İstanbul’da kendini rahat hissettiğin, nefesini açan yerler?
Gittikçe azalan, yok olan bir durum bu.. İstanbul dışında daha rahatım artık.
İstanbul dünya olsaydı kültür başkenti hangi ilçesi, semti olurdu? Neden?
Galata ya da Sultanahmet. Eski, tarihe dair, yaşanmışlığın olduğu , tarihi eserlerin de izlerinin görüldüğü yerler.
Türkiye’de gitmeyi sabırsızlıkla beklediğin, sevdiğin o tatlı tatil köşen?
Türkiye’de öyle özel bir köşem yok. Sanırım sessiz sakin olan her yer olabilir.
Şu an yurtdışına gidebilirsin, şu dakika hatta, “seç bir yer” desek?
Roma.. New York.. Paris. Kültüre, sanata önem verilen yerler.
Yurtdışında izlediğin ve asla unutmadığın bir sahne eseri, konser, müzikal vs?
Mozart the Musical, beklemediğim halde Çok etkilendim, Carmen de çok güzeldi.
Müzik özellikle mobil teknolojilerin ve aplikasyonların yardımıyla gitgide daha rahat yapılabilecek bir alana dönüşüyor, diyebilir miyiz? Onlarca uygulama gündemde. Acapella, Sing, Ladida… Sen de BU uygulamaları ve teknolojiyi takip ediyor musun? Bu konuda ne düşünüyorsun?
O kadar büyük bir hızla ilerliyor ki her şey, yetişemiyorum ama takip etmeye çalışıyorum. Müziğin gelişimi ve geldiği durum için bu uygulamalar çok önemli. Ve bence herkesin de yakından takip etmesi gerekiyor.
Türkiye’de yetenekli çok insan var, değil mi?
Elbette var. Bunun doğru kullanılması ve samimi şekilde insanlara iletilmesi önemli.
Kendi kuşağından geliyor diyebileceğin, çok sevdiğin müzisyenler vardır? Paylaşır mısın bizimle?
Harika yeni sesler var, yeni gruplar var. Six Pack, Sinem Aydıner, Deniz Özdoğru gibi isimlerin hepsini insanlar duyacak eminim..
Ülkede sanat konusunda sence ne durumdayız?
Acınacak durumdayız. Sadece pop müzik üzerine dönüp duruyor her şey. Yeterli salonumuz yok, üstelik gittikçe de kötüye gidiyor. Müzik algısı ise genelde ya eğlence ya da efkar dağıtma üzerine kurulu. Diğer sanat dallarında ise yeterli takipçi yok, yeterli imkan da yok.
Türkiye’deki sanat eğitimini karşılaştırır mısın dünyadakiyle? Eksiği fazlası nedir?
Dünyada daha özgür, daha bilinçli ve ezberden uzak bir eğitim sistemi olduğunu gördüm gittiğim ülkelerde. Bunun sonucu da ona göre oluyor. Her şey daha teoriye değil, pratiğe dayalı. Sanırım burada da tam tersi.
Genç sanat meraklılarına aktarmak istediğin bir şey var mı?
Geniş düşünmek, daha çok araştırmak, mümkün olduğunda sanatın her dalını takip etmek önemli, bence işe yarıyor. Beslenmek, kendi uğraştığımız sanatı çok etkiliyor.
Biz vakit ayırdığın için çok teşekkür ederiz. 🙂