Ayşe Arman, Marka 2016’da bir kaç kez sahneye çıktı. Söyleşilerinden ilkini Rıza Tansu ile yaptı. Yat tasarımı dünyasının bol ödüllü tasarımcısı.
Tutkuyu seçmek ve takip etmek üzerine keyifli bir sohbet
Rıza Tansu, enteresan ve kararlı bir karakter. Çocukken bile maketleriyle oynuyormuş , “sevdiğin şeyle oynarken zaten onun geçmişini de öğreniyorsun, merak ediyorsun” “Okuyacak bölüm yoktu ODTÜ’de, Endüstriyel Tasarım okudum” vs diyen bir adam.. Çocukken derslerde tekne yapıyormuş. Arkadaşları kendisini böyle hatırlıyormuş.
Üniversitede okurken 4 yıl boyunca teknik derslerden hep AA, Matematik ve Fizik’ten hep FF almış, sonuçta eve atıldı kâğıdı gelmiş, okula çağırmışlar, onun için tedrisat değiştirilmiş, endüstriyel tasarımdan Fizik ve Matematik derslerini kaldırmışlar. Bu durum için “o zamandan bu zaman dek o çocukların dualarının gücüyle buraya kadar geldim” diyor 🙂
1987’de mezun olmuş, o günün şartlarında böyle tekne tasarlamak, mobilya tasarlama çok da yokmuş, beklemiş, sonunda da Rusya’dan bir fuar tasarımı işi gelmiş.
Rıza Tansu bu noktada, “Başkasını dinlerim ama kulağımdan girer diğerinden çıkar. Sevdiğim şeyi yaparım, iç sesimi dinlerim”, diyor.
Rıza Tansu’yu birçok insan Etiler Fly Inn’in uçak asılı bar tasarımı ile de tanıyor.
1996′ da o işi satmış. Sonra tekrar bir bekleme dönemine girmiş. Uzun bir bekleme süresinden sonra, bir çok dizayn disiplinini içinde barındıran yat tasarımı işini yapmaya karar vermiş.. Tekne tasarımında zamansızlık ve fonksiyonellik ikilisinin bir arada olmasını gerekli buluyor.
Tekneleri bir limana yanaşırken, insanlar “aa yeni bir yat gelmiş” diye değil, “limana araştırma gemisi gelmiş, abi kaç yapıyor” diye geliyorlarmış.
“Tekne, Paris’ te bir butik otel değil, Malibu’da sahil evi olmalı. İnsanlar, ıslak kıyafetlerle kadife koltuklara oturmamalı…”
25 yılda 25 tekne tasarlamış ve inşaa etmiş. Şu an 7 tekne bir anda yapılıyormuş.
Ekonomiden nasıl etkilendiğini soran Arman’a, “Müşterilerim vizyoner insanlar. Günlük dalgalanmalardan da çok etkilenmiyorlar” diye cevap veriyor.
30 sene önce ilk tekne boyu 6 metre imiş, şimdi ise ilk tekne boyu 30 metre ve üstüne çıkmış. Bilişim teknolojisinin ilerlemesiyle bu alanda parlayan ve alıp yürüyen de çok insan var olduğunu söylüyor. “Şimdi bu adamların arkasında bir tarih yok. O nedenle de bu tip insanları biraz eğitmek gerekiyor. Bu müşterilere bir dakika diyoruz”, diyor öyle her müşteriyi kabul etmediğini belirterek.
“Az mürettebatla bir tekneyi nasıl döndüreceğini anlatmak lazım”, diyor.
Özetle Tansu, “Tutkularımızın peşinden gidiyoruz, sevmediğiniz şeyi yapmazsınız, sevdiğiniz iş yaparsanız, para da muhakkak peşinden gelecektir” diyor bize. Bunu keşke birileri bize ilkokulda söyleseydi, değil mi?