Kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin iletişimi konusu, kurumlar için hala bir soru işareti.
Kendince birçok şey yapan çoğu firma, “ayıp olur, bizim kültürümüzde yardım etmek gizli yapılan bir şeydir, kimseyi mağdur etmemek lazım, yardımla öğünmemek lazım” gibi gerekçelerle bunun iletişimini yapmaktan imtina ederler, çekinirler. Kişisel görüşüm, aksine bunun iletişimini yapmak şart. Tabii ki naif, ölçülü ancak kamuoyu oluşturması gereken bir biçimde. Neden derseniz… Yapılan istikrarlı, güçlü ve iyi projeler, atılan adımlar, dokunulan ve pozitif sonuç alınan alanlar paylaşılacak ki hem bireyler ve kurumlar bu alanın tam da ne olduğunu ve neler yapılabileceğini görüp dimağlarını genişletsinler (yani farkındalık oluşsun) hem niyeti olanlar ne yapabileceklerini görsünler hem bu alanda cahil, pinti ve şuursuz davranan firmalar öylesine rekabetten de olsa girsin de topluma bir faydaları olsun 🙂
Biliyorsunuz, kurumsal sosyal sorumluluk farklı şekillerde vuku buluyor (ben burada çok özet bir bilgi paylaşıyorum, detaylı bilgiye sahip olmak isteyenler için konu hakkında yazılmış onlarca kitaptan biri muhakkak uygun olacaktır: Örneğin Philip Kotler ve Nancy Lee’nin Kurumsal Sosyal Sorumluluk isimli kitabı )
1- Şirketin tüm süreçlerine yayılan aksiyonlar – şirketin varoluşu, iş süreçleriyle alakalı türlü önlemlerden bahsediyoruz: temiz enerji kullanımı, çalışanların daha az kağıt tüketmesini sağlayacak sistemlere geçiş, çevreye duyarlı sistemlerin kullanımı, çalışanların bu konularda eğitilmesi vb
2- Şirketin bir veya bir kaç ana başlığı esas alarak, sahiplenerek düzenli projeler geliştirmesi, bu çerçevede belirli bir bütçe ayırarak fayda yaratması: eğitim, sağlık, kadın çalışmaları, arkeoloji, sahne sanatları, doğa, spor vb başlıklar çerçevesinde gerçekleştirdiği projeler ana bir hedefle yürütülür, birbirinden kopuk olmaz, ayrıca istikrarla devam ettirilir, sıkı sıkıya takip edilir. Kimi zaman bu alanlardan birinde uzmanlaşmış bir dernekle partner olarak kimi zaman bakanlıklar, özel kurumlar, danışmanlık firmaları ile beraber çalışılır… Kimi zaman varolan projelere sponsor olunur, kimi zaman sıfırdan bir proje geliştirilir ve sahiplenilir. Zorlu ancak çok keyifli süreçlerdir çünkü sonuçta faydası gözle görülür, elle tutulur ve hayatlar, ortamlar, toplumlar değişebilir.
3- Çalışanların, sosyal sorumluluk projelerine gönüllülük usulüyle katılımı da gelişmiş bilince sahip kurum ve yapıların desteklediği güzel bir özellik. Geçenlerde Uludağ Ekonomi Zirvesi’ nde idim. Oturumlardan birinde Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkanı çok kıymetli iş adamı Hüsnü Özyeğin, kendi gurubunun kurumlarında, kendi grup şirket ve kurumlarının veya başka grup, şirket, kurumların sosyal sorumluluk projelerinde çalışmak isteyen çalışanları için tüm izinlerine ilave 3 gün izin verdiklerini paylaştı. Bu konuya ne kadar önem verdiğinin altını çizdi.
Kimi şirketler bunların tamamını yaparlar, üstelik kimileri 2. maddede açıkladığım projeleri birden çok alanda yapar… Akbank, bunlardan biri.Tek mi hayır? Akbank gibi çok şirket var. Bilinçli, ne yaptığını bilerek yapan, bu konuyu destekleyen, farkındalık ve fayda sağlayan kurum, şirket, yapı ve insanlar çok.. Ancak bir yandan da ana işi olan, üretimini yaptığı ürününü bırakın toplumla, kurumlarla, ihtiyacı olanlarla çalışanlarıyla bile paylaşmayan şirketlerin ülkesindeyiz 🙂 Üstelik çok konuda çok ciddi ihtiyaçları olan bir ülkedeyiz. Bu nedenle, kurumsal sosyal sorumluluk projeleri, bunların neler olabileceği, neler yapılabildiği, limitler, faydalar ve ilerlemeler konusunda bunu iyi yapan sahiplerin projelerinin naif, nazik, faydalı ve esaslı iletişimin yapması bence şarttır.
Akbank genel olarak, marka, ürün ve kurumsal iletişim materyalleri ve medyası konusunda iyi örnekler sunan bir kurum. Bu önemli konunun iletişiminde, çok yerinde ve faydalı bir reklam filmi hazırlamış. Mesajdan çıkıp sadece film olarak bakarsak da son derece estetik, güzel bir film..
Çoğalan örnekleri görmek isteriz.