Buket ile bir çok diğer müzikal sever arkadaşımla olduğu gibi yine Ladies & Gentlemen Müzikal Topluluğu çalışmaları sırasında tanıştık. Zengin müzikal dağarcığı, güçlü sahne tecrübesi, tatlı sesi, eğitmenliği ve kurumsal kariyeriyle Buket, gönlü müzikallerde ve müzikte olup uzun zaman kurumsal hayatın içinde bulunduktan sonra kendiliğinden gerçekleşen bir yol ayrımına giren ve bugün tamamen sevdiği işleri yapan bir müzik insanı. Buket’le keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Genç müzikal severler, kağıt kalemleriniz, akıllı telefonlarınızın not alma uygulamaları hazır mı? Önemli müzikal ve müzikal oyuncularının isimlerini not etmeyi unutmayın. Keyifli okumalar 🙂
Buket Merhaba, bize biraz kendinden bahseder misin?
1977 İstanbul doğumluyum. Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi, İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği ve Müzikal Tiyatro Bölümlerinden mezun oldum. 8 yıldır özel bir eğitim kurumunda müzik eğitmenliği yapıyorum.
Müzikle ve sahneyle bağını nasıl fark ettin?
İlkokul 4.sınıftayken ailem beni müzik kursuna yazdırmıştı. Orada 4 sene org, piyano ve solfej dersleri aldım. Bu sayede müziğe olan yatkınlığımın farkına vardım. Sene sonu resitallerine çıkıyordum o zamanlar ama sahneyle olan bağımı esas lise yıllarında girdiğim özel bir kurumun tiyatro topluluğuyla fark ettim.
Peki bu müzikaller tutkusu nasıl başladı? Nasıl tanıştın müzikallerle? Yani ilk nerede gördün, duydun? Hadi duydun da erkenden içine girmeni sağlayan ortamı nereden buldun? Zor bunlar bizim ülkemizde 🙂
Sanırım ben bu hususta çok şanslıyım :).
Benim ilk izlediğim müzikal Grease’ di.
O zamanlar Tekirdağ’da ilkokula gidiyordum. Videokaset kiralanan yerler vardı ve hafta sonları izlemek için kaset kiralardık. Bu şekilde tanıştım ama o zamanlar müzikal kavramını bilmediğim için benim için şarkı söylenen dans edilen filmlerdi bunlar. Sonraları da Amerikan müzikal filmlerinin bir numaralı izleyicisi oldum :).
İstanbul’a döndükten sonra ailemin götürdüğü özel bir lokalde şarkılı danslı bir gösterinin provası yapılıyordu – “Şarkılı danslı” diyorum çünkü o zamanlar müzikal tiyatro kavramı yok bende henüz 🙂 – hayran kalmıştım. Sonrasında yeni bir gösterinin duyurusu yapılınca hemen gidip ismimi yazdırdım. O gösteri Yosef’in Renkli Rüyaları müzikaliymiş, yani Joseph & The Amazing Technicolor Dreamcoat. 1992 yılıydı ve Narrator (Anlatıcı) rolüyle ilk defa bir müzikalde sahneye çıktım. Bu tiyatro topluluğu sayesinde müzikal tiyatro serüvenim de başlamış oldu. Her sene, içerisinde Broadway müzikallerinin olduğu bir oyun sergileme şansı yakaladım. Les Miserables, Miss Saigon, Cabaret, Irma La Douce, Fiddler On the Roof, Cats, Phantom of the Opera, Copacabana, Evita, Grease vb…
Rock Müzikalleri… Anlat Şehrazat… Farklı projeler. Bunlarda rol almanın hikâyeleri de farklıdır. Biraz bahsetmek ister misin?
Anlat Şehrazat (1998) benim ilk profesyonel müzikal tiyatro deneyimimdir. Bu oyuna girişim şans eseri oldu. O zamanlar Kimya Mühendisliği son sınıftayım ve daha önce bahsettiğim tiyatro topluluğuyla da her sene bir müzikal yaptığımız için gözüm hiç dışarılarda değil. Derken bir gün annem bana bir gazete ilanı gösteriyor Anlat Şehrazat seçmeleriyle ilgili, sonrasında da bir telefon alıyorum, beni daha önceki gösterilerimde izlemiş birinden ve seçmelere davet ediliyorum. İki aşamalı seçmeden sonra kendimi bu oyunun içinde buluyorum. Anlat Şehrazat sayesinde çok değerli hocalarla tanıştım ve çok güzel arkadaşlıklar kurdum. Eğer bugün müzik alanında profesyonel olarak bir şeyler yapabiliyorsam bu, Anlat Şehrazat’la yaptığım başlangıç sayesindedir.
Rock Müzikalleri de 2007’ de sahnelenen bir müzikal gösteriydi ve bu gösteriye dâhil olmam sevgili Onur Turan sayesinde oldu. Rent, Tommy, We will rock you, Hair, Jesus Christ Superstar gibi rock müzikalleri içeren bir gösteriydi ve bu projede harika bir ekiple çalışma fırsatı yakaladım.
Footloose’dan bahsedelim mi biraz? Oldukça özel bir projeydi. Başka diyarlar, uluslararası bir iş. Nasıl bir deneyimdi? Seni endişelendiren neler oldu? En çok hoşuna giden kısmı neydi?
Hayatımın en heyecan verici deneyimiydi Footloose. Bu müzikal 2009’da İ.Ü. Devlet Konservatuvarı ve University of Minnesota Duluth ortak projesiydi, daha sonra 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti kapsamında İstanbul’da da sahnelendi. Yapılan seçmelerden sonra beni “Vi” rolüne uygun gördüler ve böylece macera başladı. Haberi aldığım günü hatırlıyorum da mutluluktan havalara uçmuştum. Bir de çok sevdiğim arkadaşlarımla birlikte bu deneyimi yaşayacaktım. Yaklaşık 1,5 aylık bir prova döneminden sonra bir müzikali ülkesinde ve orijinal dilinde oynamak inanılmaz bir deneyimdi ve Amerika’da bir müzikalin sahnelenme sürecini deneyimlemek (dans, müzik, metin, dekor, teknik, makyaj vb.) benim için büyük bir şanstı.
En çok hoşuma giden kısmı her gün sadece müzikal için çalışmaktı. İnanır mısınız sabahları erken kalkmaktan hiç hoşlanmayan ben, her sabah hooop erkenden zinde bir şekilde ayaktaydım. Bu oyunda beni endişelendiren şey, konuşmalarımda Amerikan aksanını iyi yapıp yapamayacağımdı fakat UMD hocalarımın da desteğiyle çok şükür başardım sanırım. Müzikali oynadığımız bölgenin yerel gazetesinden ve izleyicilerden çok güzel eleştiriler aldım.
Bu sıralar seni sahnede göreceğimiz bir müzikal projesi var mı?
Evet, şu anda içinde olduğum bir proje var. 2002 yılında oynadığım bir müzikal yeniden sahnelenecek. Şu anda provaları devam ediyor. Çok fazla detay bilmiyorum ama 2-3 defa sergilenecek özel (dışarıya kapalı) bir gösterim olacak sanırım.
Tabii ki sadece müzikal projelerle sahnede yer almıyorsun? Sen aynı zamanda bir ses sanatçısısın. Daha evvel farklı gruplarla da çalıştın sanıyorum?
Evet. Orkestralarda solistlik yaptım, bazı sanatçılara da geri vokal yaptım. Şu anda solo performanslarımın yanı sıra zaman zaman farklı orkestralarla da çalışıyorum.
Gönlünde en çok yer eden grubun hangisiydi? Neden?
Grup Garsongs! İlk göz ağrım 🙂 . Sevgili Atılgan Gümüş, Cüneyt Yamaner, Güneş Gürle ve Mustafa Korkut ile birlikte kurduğumuz bir gruptu, yanılmıyorsam 2000 yılı civarıydı. İlk başladığımız zaman tahmin bile etmediğimiz bir başarı yakaladık bu gösterimizle. Garson kılığında müzikallerden, operalardan ve popüler şarkılardan oluşan repertuvarımızla zaman zaman seyirciyi de içine alan interaktif bir gösteri yapıyorduk. Birlikte 3 yıl çalıştık, çok güzel performanslarımız oldu ve bende harika anılar bıraktı. Benim için profesyonel şarkıcılığa adım attığım ilk yerdi.
Bir de çok tatlı bir başka marifetin var: Bir çizgi film serisinde seslendirme yapıyorsun. Gerçekten keyifli bir olay gibi görünüyor. Peki, hangi çizgi seridesin? Hangi karakter? Bu nasıl bir yolculuk? Bu alana yönelmek isteyen gençler ne yapabilir?
Teşekkür ederim, gerçekten severek yaptığım bir iş bu. Regal Academy ve World of Winx çizgi dizilerinin şarkılarını orijinal dillerinden Türkçe ’ye uyarladım ve seslendirdim. Konuşmaları başka bir dublaj sanatçısı yapıyor. Belki ilerde dublajları da ben yapabilirim. İzlemek isterseniz resmi Youtube sayfalarında (Regal Academy Türkiye ve Winx Club Türkiye) bazı klipler ve bölümler yayınlanıyor.
Benim bu alanda çalışmaya başlamam bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine oldu. Ses demolarım ve Türkçe söz uyarlamalarım beğenilince de çalışmaya başladım. Dolayısıyla bu alana yönelmek isteyenler için ne yapılması gerektiğine dair kesin bir şey söyleyemiyorum. Belki ses demolarını ilgili stüdyolara ulaştırmak bir yol olabilir.
Buket, bakınca hayatın bir müzik insanı olarak geçiyor. Hayatı tamamen bu alanda idame ettirme kararı, bu kadar farklı alanlarda çift dalda eğitim alanlar açısından çok önemli bir karar. Bu kararından pişman olduğun ve bu konuda endişelendiğin oldu mu?
Aslında öyle birden karar vererek alan değiştirmedim. Sahne sanatları benim kimya mühendisliği yaptığım dönemlerde her zaman ikinci olarak yaptığım bir işti. Ancak 7 sene çalıştığım fabrikanın İstanbul dışına taşınması söz konusu olunca aynı kariyere devam etmeyi tercih etmedim. Konservatuvara girdim ve sonrasında da eğitmenlikle yoluma devam ettim. Şartlar öyle şekillendirdi kariyerimi yani. Pişman da değilim. Sonuçta sevdiğim bir alanda çalışıyorum ve öğretmenliği seviyorum.
Eğitmenlik ayrı bir aşama tabii. Bunun için ayrıca bir eğitim aldın mı?
Müzikal Tiyatro sertifikasıyla branş eğitmenliğine başlamıştım, sonra Pedagojik Formasyon aldım.
Öğrencilerle birlikte projeler de yapıyor musunuz?
Evet yapıyoruz. İlk başladığım sene Mamma Mia müzikalini sahnelemiştik. Geçen sene ise lise vokal kulübümüzün film kulübüyle birlikte yaptığı çok keyifli bir projemiz oldu. 6 vokal öğrencisi La La Land’ den Another Day of Sun şarkısını seslendirdi, film kulübü de kliplerini çekti. Profesyonel ses kayıt stüdyosuna gittiler, çekimler için fotoğraf stüdyosuna gittiler, dış mekân çekimleri için planlama yaptılar, kostüm ve aksesuar planlaması yaptılar, kısacası bir prodüksiyonun tüm aşamalarını deneyimlediler, amaç ta buydu zaten. Gerçekten çok kaliteli ve başarılı bir iş çıkarttılar. Hala zaman zaman keyifle izliyoruz.
Yanılmıyorsam iyi de dans ediyorsun. Dans alanında özel bir eğitim aldın mı?
Teşekkür ederim. Özel bir eğitim almadım fakat bulunduğum projeler dolayısıyla birçok dans stilinde çalışma imkânım oldu. Dans etmeyi seviyorum 🙂
Çaldığın bir enstrüman var mı?
Piyano, org, blok flüt
Sahne öncesi muhakkak yaptığın bir egzersiz var mıdır?
Birkaç dakika sesim için ısınma egzersizi yaparım.
Sahne sanatlarıyla uğraşan insanların bedenlerinin güçlü olması avantaj mıdır?
Kesinlikle. Sahne de kondisyon çok önemli. Aynen sporcular gibi, ne kadar kondisyonlu olursan sahnede de o kadar güçlü olursun.
Sahne sanatları ve yabancı dil bağı?
Günümüzde yabancı diliniz yoksa ne yazık ki kendinizi yalnızca sahne sanatlarında değil hiçbir alanda geliştirme şansınız olamaz. Bilgiye ve kaynaklara bir “tık” uzaklığında yaşadığımız bu dönemde yabancı diliniz yoksa alanınızdaki güncel gelişmeleri, çalışmaları, yeni eserleri, eğitim kaynaklarını, etkinlikleri takip edemezsiniz ve geri kalırsınız.
Bir gün kendi mekânın olsun ister misin?
Evet. New York’ta Feinstein’s 54 Below diye bir mekân var, onun gibi bir yerim olsun isterim.
Hangi ses gurubuna dahilsin? Bir enstrüman olsan ne olurdun sence?
Soprano, ancak ince tonlarda şarkı söylemeyi sevmiyorum :). Enstrüman olsam Conga olurdum.
Müziği hangi renkle bağdaştırırsın?
Mor
En beğendiğin müzikaller – ilk 3?
Bu çok zor bir soru oldu! Les Miserables, Hair, Grease
En beğendiğin 3 müzikal oyuncusu?
Patti Lupone, Bernadette Peters, Sutton Foster
Hastasıyım dediğin şarkıcı / müzisyenler?
İlk aklıma gelenler: Barbra Streisand, Madonna, Marc Anthony, Celia Cruz, Adele, Coldplay
İdolümdür dediğin oyuncular?
Kadın oyunculardan Meryl Streep, Natalie Portman, Cate Blanchett, Judi Dench.
Erkek oyunculardan Johnny Depp, Daniel Day-Lewis, Anthony Hopkins, Robin Williams idolüm diyebileceğim oyunculardan birkaçı.
Aklında bir albüm var mı?
Michael Jackson – Bad. Bu albümdeki bütün şarkılara bayılırım.
Önüme her çıktığında izlerim dediğin film?
Harry Potter ve Yüzüklerin Efendisi serilerinden herhangi biri
Beni yürekten vurdu dediğin müzikal?
Les Miserables
Ruhunu, beynini, gönlünü rahatlatan şarkı/sarkılar?
Özellikle dinlediğim şarkılar yok ama genelde Joy FM ve Power Love radyolarında çalan şarkıları severim.
Son bir yıldır okuduğun, dinlediğin, izlediğin oyun, film, kitap, konserler, gittiğin sergiler içinde seni en çok etkileyen 3 eser?
Tiyatro: Shirley
Dizi: Handmaid’s Tale
Film: Zootopia
Sahneyi /Müziği seçmeseydin ne olurdun?
Marangoz, halı dokumacısı veya el sanatları ile ilgili herhangi bir branş uzmanı
Burcun, yükselen burcun nedir? Astrolojiye inanır mısın?
Burcum Yengeç, yükselenim Yay. Astroloji ilgimi çekiyor, tam olarak inanıyorum diyemem ama bir arkadaşım dolayısıyla Susan Miller’i takip ediyorum. Aylık yorumları okumak hoşuma gidiyor. Artık Merkür’ün gerilediği dönemlere dikkat ediyorum 🙂
Peki aşk?
Olsa iyi olur 🙂
Yemek? Sever misin, yapar mısın?
Çok severim. Genelde yapmaktan ziyade yemeyi tercih ederim ama istediğim zaman yemek yapmakta fena sayılmam 🙂
İstanbul’da nefesini açan yerler?
Boğaz, kesinlikle!
İstanbul dünya olsaydı, kültür başkenti hangi ilçesi, semti olurdu?
Fatih ilçesi.
Türkiye’de gitmeyi sabırsızlıkla beklediğin “o tatlı tatil köşen”?
Ben Bodrum severlerdenim. Benim için tatil köşem orası 🙂 . Öyle popüler beachlerin olduğu yerleri değil.
Şu dakika yurt dışına gidebilirsin desem? Neresi?
Yurt dışında izlediğin ve asla unutmadığın bir performans?
Hair müzikali. Finalde seyircilerin sahneye davet edilmesi ve oyuncularla birlikte Let the Sunhine’ın söylenmesi inanılmazdı.
Müzik, mobil teknolojilerin ve uygulamaların yardımıyla gitgide demokratikleşiyor mu?
Mobil uygulamalar inanılmaz. Bir bakıyorsunuz enstrüman çalmayı bilmeyen biri mobil uygulama sayesinde istediği enstrümanla harika bir müzik yaratabiliyor. Hatta iPad’e yüklenen uygulamalar sayesinde okullarda öğrenciler orkestra gibi çalıp, müziği ve enstrümanı farklı bir yöntemle deneyimleyebiliyorlar.
Türkiye’de yetenekli çok insan var ama…
Ya yeteneklerini ortaya çıkarabilecekleri ortamları olamıyor ya da hayat mücadelesi içinde yeteneklerinin üzerine gitme imkânı olamayınca farklı alanlara yönelebiliyorlar. Fakat bunun yanı sıra bazıları her türlü şartlara – olumlu veya olumsuz – göğüs gerip ideallerinin peşinden gidebiliyor ve bir zaman sonra mutlaka karşılığını alıyorlar.
Sanat konusunda ne durumdayız?
Kendimi bu konuda değerlendirme yapabilecek yetkinlikte biri olarak görmüyorum.
Genç sanat meraklılarına aktarmak istediğin bir şey var mı?
Ne desem bilemedim şimdi. Naçizane şunu söyleyebilirim belki: Sizi mutlu eden ve kendinizi özgürce ifade edebildiğiniz şekilde yaratmaya, çalışmaya devam edin. Diğer sanatçılarla tanışın, yeni ortaklıklara açık olun, bir de yaptığınız çalışmalara ait küçük de olsa bir portfolyonuz olsun derim.
Bize vakit ayırdığın için çok teşekkür ederiz.
Ben çok teşekkür ederim!