Amsterdam’da sürekli karşınıza çıkacak olan kelime “grachten”, “kanal” demek. Amsterdam, 50 km’lik toplam kanal uzunluğuyla bir kanallar şehri ve Venedik’ten daha sevimli.
Yarım ay veya U şeklinde uzanan ve birbirini çevreleyen onlarca kanal, her muhitte birbirinden son derece farklı manzaralar sunuyor.
Kanallardaki evlerin birbirinden farklı stillerdeki güzel çatıları, rengarenk panjurları, en güzel kıyafetlerini giyip en tatlı şapkalarını takarak dışarı çıkan ve utançlarından birbiriyle dip dibe nizami sırada duran genç kızlar ve erkekler gibi görünmelerine sebep. Kiremit yapıları dantel elbiseler gibi. Bence kanallarda yürüyüş yaparken evlerin cephelerine, çatılarına çok dikkat edin. Farklı çatı stilleri var ve her evin yapılış tarihi de üstünde yazıyor. 1600’lere giden tarihler göreceksiniz. Kimi zaman karşınıza bir binanın ön cephesinde nazik Mavi Melek heykeli denk gelecek. Kimi zaman da ayağınızın altında birden bire Yahudiler için bir tabela.. Joordan bölgesinde ayrı bir tat alacaksınız, Orta Kanal bölgesinde ayrı..
Kanalların kenarlarında, köprü korkuluklarındaki sandallardan sarkan kırmızı, sarı, mavi çiçekler ve park edilen rengarenk bisikletler görüntüyü hepten sıcaklaştırıyor. Bir de kanaldaki kuğuların, kuşların varlığıyla bu rengarenk şehir insanı bakmaya doyamadığı manzaralarla kucaklıyor.
Başta Grachtengordel denilen Amsterdam’ın en ünlü 3 kanalı Prinsengracht, Keizersgracht ve Herrengracht, UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde. Bu 3 kanal başta olmak üzere kanallarda kendinizi kaybedin.
Altın Kavis’i görün. Magere Brug ( Sıska Köprü), Blauwbrug, Hogesluis, Torensluis (Singel), Reguliersgracht’taki 7 Kambur Köprü gibi farklı güzellikte manzaralar sunan köprüleri görün. Amsterdam’da 1500’den fazla köprü varmış. Ben yüzden fazlasını gördüm, çok beğendiğim köprüler var. Sizin de olacaktır. Bilhassa Jordaan bölgesi çok keyifli olacaktır.
Onlarca yürüyüş turu önerebilirim size. Ancak inanın en güzeli insanın kendi rutunu takip etmesi ve ister istemez kaybolması..
Önemli olan biraz farkında olarak yürümek bence. Binalarda ne var, semboller ne ifade ediyor, heykeller ne söylüyor, hangi yıllarda yapılmışlar, insanlar nasıl hayatlar sürüyor içlerinde …
Mesela Singel’deki evlerin çoğu 1600’lü yıllardan kalma. Örneğin 279 numaradaki basamak çatılı ev bunlara bir istisna, 19. yüzyıldan kalma. Bu kanalda sadece kedilerin yaşadığı bir yüzen ev var: Poozenboot. Enteresan değil mi?
Leidsegracht, Daniel Stalpaert’ın 1664 tarihli kent projesinin son bölümü imiş. O tarihlerden kalma hoş kanal evlerinin yanından yürüdüğünüzü bilin. Sağlı sollu kafelerin sokaklardaki masalarında oturup etrafı izlemek çok keyifli.
Bu evlerin sadece dış cepheleri yok. Evlerin iç kısımlarındaki ahşap tavan süslemeleri de çok güzelmiş.
Mesela Keizersgracht’ta Huidenstraat’la kesişen noktada “boyun biçimi” çatıları olan bitişik 3 ev var. Çok enteresanlar ve 18. yüzyıldan kalmalar.
Brouwersgracht, güzel yansımaları, renkli evleri, yüzen evleriyle benim en sempatik bulduğum kanallardan biri.
Bloemgracht ise şirin bir kanal. Şehrin en sempatik bölgesi olan Jordaan’da ağaçlıklı, güzel manzaralı bir kanal.
Reguliersgracht’ta 92 numaradaki evin çeperinde bir leylek heykeli var. Bu heykel, 16. yüzyılda leylekleri korumak için çıkarılan yasaya ithafta bulunurmuş mesela..
Rokin’deki tarihi tekne turu şirketi Rederij P. Kooij’in sevimli kırmızı panjurlu ekru iskele binası ve her zaman önünde duran kırmızı detaylı tekneleri çok tatlı. Rokin ile Singelgracht’ın birleştiği noktadaki saat kulesinin (Munttoren) kendisi de öyle 🙂
Bunlar hep şehri anlamakta bize ipucu olan şeyler. Bir şehirde nelere önem veriliyor, insanlar ne değerlere sahipler, nasıl yaşıyorların ipuçları bunlar..
Singelgracht’dan Keizersgracht’a geçip oradan Leidsegracht’a geçebilir, ardından da Herengracht’a bağlanabilirsiniz. Herengracht’tan Reguliersgracht’a Thorbeckeplein üzerinden bağlanabilirsiniz. 7 kemerli taş köprüyü görüp devam edebilirsiniz. Oradan da Prinsengracht’a geçebilirsiniz. Ama bunu takip edemeyebilir, kaybolabilir, yorulabilir veya daha çok dikkatinizi çeken bir noktaya geçebilirsiniz. Çünkü bu kanallar, benim diyenin yönünü şaşırabileceği kanallar. “Ben gayet planlıyım ve kararlıyım” diye yola çıkanın aklını ve planını dağıtabilecek güzellikte ve merak uyandıran sürpriz manzaralara sahipler. Yani planladığınız gibi olmuyor 🙂 İnsanı yoldan çıkarıyor bu kanallar 🙂 Hele bu kanallar.. Hele hele bu kanallar 🙂