Güzel güzel kahvemizi içerken şöyle söyledi Çiğdem: “Sana bahsettiğim diziyi izledin mi?” “Hangisiydi Çiğdem? Affedersin yaa, kafam bir dünya. Hatırlatsana?” diye yanıt verdim. “Mozart in the Jungle ! İzle bak. Çok güzel. Kafanı dağıtırsın: New York Senfoni Orkestrası’nda geçiyor. Müzisyenler, müzik… Tam senlik! Kesin çok hoşuna gider!”
Böyledir Çiğdem. Paylaşır. İnsanı bilgisi ve önerileriyle zenginleştirir 🙂 İyi ki hayatımızda var 🙂
“Nereden duydun sen bu diziyi Allah aşkına?” dedim. “Wired Dergisi’nin dizilerle ilgili haber paylaştığı bir köşesi var, orada gördüm. Sonra izledim. Çok güzel. Sen de izleeee!” dedi. “Tamam.” dedim. “Söz: İlk fırsatta izleyeceğim!”
Bu konuşma bir kere daha tekrarlandı. Ardından bir gün oturdum, 2 sezonu ara vermeden izledim ve kalktım 🙂 Hemen Çiğdem’e yazdım: “Dizi için teşekkürler, gerçekten efsaneymiş. Tüm bölümleri izledim. Sayende klasik müzik listemi güncelledim!”
Hakikaten, diziyi izlerken Spotify hesabımdaki klasik müzik listemin ismini Some Classical May Save the Day olarak değiştirdim ve dizi boyunca hoşuma giden tüm eserleri ve versiyonlarını bu listeye kaydettim.
Mozart in the Jungle bir Amazon Prime Ürünü
Mozart in the Jungle, bir Amazon Original Series ürünü. Amazon Prime, dijital olarak yayınlıyor. Bir çok başka projeye daha imza atan Picrow, MITJ’yi Amazon Stüdyoları için üretiyor. Dizi bugünlerde 3. sezonun ilk bölümünü yayınlamaya hazırlıyor. Alıp izleyeceğim. (Amazon’un başka dizileri de var. Göz atabilirsiniz. )
Müthiş bir dizi. Her bölüm 30 dakika altında. Oturup hızla izleyebiliyorsun. Son derece akıcı. Merak ve öğrenme duygusu açısından oldukça tetikleyici. Öte yandan hep gülümseten bir yanı var. Keyifli ve çok sürükleyici!
Paul Weitz (About a Boy), Roman Coppola (The Darjeeling Limited) ve Jason Schwartzman (Rushmore) tarafından yaratılan dizinin senaryosu, bir obua sanatçısı ve aynı zamanda bir gazeteci olan Blair Tindall’ın 2005’te yayınladığı Mozart in the Jungle: Sex, Drugs and Classical Music isimli kitabına dayanıyor. Tindall, yıllarca New York Filarmoni, Orpheus Oda Orkestrası, San Francisco Senfoni Orkestrası gibi klasik müzik orkestralarında, Blue Note Jazz Club kayıtlarında, jazz kulüplerinde ve Broadway yapımlarında çalmış bir klasik müzik sanatçısı. Kitap, yayınlandığı dönemde büyük bir sansasyon ve bölünme yaratmış. Hikayeye pozitif ve negatif tepki veren çok sayıda müzisyen olmuş. Kitabın ismini hayal meyal hatırlıyordum. Diziden sonra hemen bir tane sipariş ettim. Heyecanla elime geçmesini bekliyorum. Okumadan yorum yapmak istemiyorum.
Dizinin Konusu Ne?
Mozart in the Jungle, New York Senfoni Orkestrası’nın yeni şefi olarak göreve başlayan genç ve dahi maestro Rodrigo’nun (Gael Garcia Bernal), New York Senfoni Orkestrası Başkanı Gloria (Bernadette Peters) tarafından seyirciye takdimi ile başlıyor.
Bir evvelki başarılı ve yaşlı şef, Maestro Thomas (Malcolm McDowell), Rodrigo’nun gelişi ile birlikte bir hezeyan yaşıyor: kırgın, kıskanç, savaş halinde ve arayış içinde! Orkestranın en hoş bayanlarından olan çellist Cynthia(Saffron Burrows), ekstra iş olarak Oedipus’un rock müzikal yorumunda çalıyor. Genç obua sanatçısı Hailey’yle (Lola Kirke) orada tanışıyor ve bir şekilde New York Senfoni Orkestrası’nın yeni şefi Rodrigo’nun obua seçmeleri yaptığını Hailey’e haber veriyor. İşte, hikaye böyle başlıyor. Sonra Hailey, Rodrigo’nun asistanı oluyor.
Sahne üstünde gördüğümüz, izlediğimiz ve hayran hayran müziklerini dinlediğimiz bu insanlar, ömürlerini enstrümanlarına ve müziğe adıyorlar. Ancak hayatlarında başka şeyler de var. Bir senfoni orkestrası, sadece yetenekli müzisyenler, mükemmel performanslar, eşsiz bir müzik zevki, disiplinle ve tamamen adanmış bir şekilde çalışmanın müthiş ilham verici örneği demek değil! Aynı zamanda devam edebilmesi için finanse edilmesi gereken bir organizasyondan bahsediyoruz. Bu, düzenli olarak sponsorlar bulunması ve bağışlar toplanması demek. Bir yönetim komitesi demek. Yönetim komitesinde dönen başka hesaplar ve güç dengeleri demek. Pazarlanması gereken bir yapı, bir ürün demek. İletişim, halkla ilişkiler, ilan çalışmaları, fotoğraf çekimleri, sloganlar, çekimler demek. Oysa, tüm müzisyenleri bir araya getiren ortak tutku müzik! Ve onlarla hiç alakası olmayan “kurumsal bir sürü zımbırtıyla” bir arada müzik yapmak zorundalar!
Sahnedeki varyasyonlar kadar sahne arkasındaki varyasyonlar da önemli! Bunlar yaşayan insanlar.. Hayatları, yatak odaları, evleri, maaş ve geçim dertleri, tutkuları, aşkları, duyguları, arzuları, çalışmaları gereken işleri, performansları, taşımaları gereken enstrümanları, aileleri, sevdikleri, egoları, hırsları, azimleri ve dahil oldukları entrikaları var.
Rodrigo
Orta karar bir orkestrayı alıp müthiş bir oluşuma çevirmek, genç ve dahi Rodrigo’ nun en önemli sorunu! Bu orkestrayı dünyayı gezip performanslar sergileyecek hale getiriyor. Bunun heyecanı geçince, çılgın bir keman virtüözü olan tutkulu karısıyla olan anlaşılması güç ilişkisini yola sokması gerekiyor.
Enteresan bir karakter. Tuhaf, sıcak, samimi ve sevilesi bir karakter. Bir dahi. Dehası her şeyi farklı algılamasına yol açıyor. Klasik müziğin “sonuna dek klasikçi” çizgisine karşı duruyor. Farklı, sıra dışı ve her şeyden doğal olarak beslenen bir bakış açısı var. Müziğe karşı duyduğu derin tutku, heyecanını ve isteklerini de alevli kılıyor. Devraldığı orkestrası neredeyse her biri memurlaşmış ve heyecanını yitirmiş müthiş müzisyenlerden oluşuyor. Orkestra bir devlet dairesi gibi molaların, araların hesabını yapıyor. Sendikaya takılmış durumdalar. Rodrigo’ yu bürokrasi bir taraftan limitliyor, kurumun iletişim, reklam ve halkla ilişkiler çalışmaları başka bir taraftan! Çünkü bu kurumun kar etmesi şart! Tüm bunlara rağmen kendisini, müziğini ve yorumunu ortaya koymaya kararlı! Çünkü tüm orkestraya da hatırlattığı üzere, hepsini bir araya getiren asıl tutku, müzik, enstrümanları. Her bir üyeye, uğraşmak zorunda oldukları onlarca kurumsal ve bürokratik zımbırtıya karşı müzik tutkularını ve heyecanlarını ilk günkü gibi tutmaları gerektiğini anlatmaya çalışıyor.
Tuhaf bir şeyler daha var: Matesine takıntılı. Nasıl yapılması gerektiği konusunda son derece net ve asistanlarından bu konuda başarılı olmalarını bekliyor. Hailey’i hep Haylay diye çağırıyor 🙂 Haylay’a da ciddi anlamda bağlanıyor.
Ayrıca hep ve ısrarla bayanlar tuvaletini kullanıyor. Tüm ihtişamlı şöhretine rağmen bisikletini asla bırakmıyor. Ailesini ve köklerini seviyor. Tüm süreçte ilişkileriyle, dehasıyla, yeteneğiyle insanları çok ve pozitif anlamda etkiliyor.
Gael Garcia Bernal Altın Küre’yi Kaptı
Rodrigo o kadar gerçek ki.. Ancak izleyerek anlarsınız. Gael Garcia Bernal yeteneğini konuşturuyor. Bernal, bu rolle, 73. Altın Küre Ödülleri’nde En İyi Erkek Oyuncu (TV Dizisi-Müzikal ve Komedi) ödülünü aldı. Ayrıca Mozart in the Jungle da En İyi Tv Dizisi (Müzikal ve Komedi) ödülüne layık görüldü.
Gael Garcia Bernal, mütevazi bir oyuncu, sevimli, sıcak, doğal. Orkestra için her podyuma çıkışında müzisyenlerden özür diliyormuş. Bazen sahneleri kesmeleri gerekiyormuş çünkü fark etmeden ritim tutup dans etmeye başlıyormuş. Bir röportajını izledim. Spiker, Bernal’e çok gerçekçi oynadığını, ekranda gerçek bir orkestra şefi izlediğimizi söylüyor. Bu seriden evvel orkestra şefliği konusunda eğitim alıp almadığını, kiminle ne kadar çalıştığını soruyor. Bernal, spikere “bizim gibi amatörler için belki çok iyi görülebilirim ama gerçek müzisyenler öyle görünmediğimi kesinlikle söyleyeceklerdir” gibi tatlı ve mütevazi bir yanıt veriyor.
Gael Garcia, ödülden sonra yayınlanan başka bir röportajında da Meksika’ lı genç müzisyenlerden oluşan orkestranın çekim sahneleri sırasında, orkestrada baş kemancı olan ve henüz 21-22 yaşında olan bir genç müzisyenin, kendisine yaklaşıp 1. Sezonu izledikten sonra orkestra şefliği eğitimi almaya karar verdiğini, kendi kendine Gael Garcia’ yı kastederek “O yapabiliyorsa ben de yaparım” dediğini aktarıyor. Gülerek 🙂
Bu dizi, klasik müziği o kadar hayatın içine sokuyor ki dünyanın her yanında müzikle bağı olan çocuklara daha büyük düşünebilmeleri ve bir şeyleri fark edebilmeleri için sebep oluyor. Keşke ben çocukken de Fame dışında, bu gibi yayınlar da olsaymış!
Bernal kadar kuvvetli performans sergileyen bir çok insan var: McDowell’ın hezeyanlarını gerçekten anlıyoruz. Bernadette Peters’ın mükemmel oyunculuğu dizi içinde de güzel sesini bir hazine gibi saklıyor.
Mozart in the Jungle İnsana Ne Kazandırabilir? Nelerin Altını Çiziyor?
! Bu dizi, klasik müziği çok sevse de müzik zevki veya dinleme öncelikleri nedeniyle başlangıç seviyesinden öteye bir türlü geçememiş amatör dinleyiciler için eserlerle daha çok haşır neşir olmaları ve onları anlamaları için güzel fırsat! Diziye gömülü mükemmel bir playlist var.
! Klasik müzik, klasik müzik dinleyicisine göre kalıplaşmış bir durumda! Mozart in the Jungle bu tuhaf şekilci ve günlük hayattan kopuk duruşu göz önüne seriyor,irdeliyor ve klasik müziği sokulduğu o kalıptan çıkarıp diğer müziklerle etkileşimini hatırlatıp tekrar hayatın içine sokuyor.
! Bir sürü eseri farklı bir şekilde algılamamıza müsaade ediyor. Çünkü duymak, dinlemek, müziğe meyilli insanların ellerindeki temel güç. Ancak görmek ve izlemek, gerçekten çok önemli bir hazine. İzlemek, daha başka bir çok detayı, duyguyu, kavramı farklı bir şekilde fark etmemize müsaade ediyor. Bu sayede, müthiş bir eseri icra eden bir orkestrayı, ortalıkta esnek ve müthiş yetenekli dansçılar, ışık oyunları, efsane dekor ve kostümler, oyunculuklar olmamasına rağmen dikkatimizi neredeyse hiç yitirmeden 3 saat boyunca izleyebiliyoruz. Bütün o enstrümanları fark ediyoruz, bir orkestranın büyüklüğünü, kompleksliğini, onlarca birbirinden farklı enstrümanın tek bir ses olabildiğini, tek bir sesin içindeki onlarca rengi ayrı ayrı duyabileceğimizi böylece idrak ediyoruz. Tüm o sadeliğin içindeki inanılmaz zenginliğin ve disiplinin, adanmışlığın ve derinliğin, bizi sarmalayan müzik yoğunluğunun bir parçası olmak, aslında her şeyden daha etkileyici. Her izleyişimizde, her dinleyişimizde sahnedekinin farklı bir kısmını farklı bir şekilde fark edebileceğinizi bir düşünün.
! Müzisyenlerin çalışma disiplini bana ilham ve çalışma aşkı veriyor.
! İnsan bu diziyle müzisyenleri daha iyi anlıyor. Sen bir şefsin. Dahisin. Genç yaşında dünyanın en ünlü orkestralarından birinin başına geçiyorsun. Herkes sözüne, elindeki batona bakıyor. Dev eserleri yeniden yorumlayabiliyorsun. Hangi enstrüman nerede geç kaldı, ne zaman hatalı çaldı, hepsini duyuyorsun, kontrol edebiliyorsun. Yani müzik dünyasında ustasın. Ancak özel hayatını kontrol edemiyorsun. Üstelik finansal anlamda kaynak yaratılması açısından bir şef olarak işin içinde önemli bir payın var. Sponsorluk etkinliklerinde bulunman, destekçilerini eğlemen, eğlendirmen lazım. Deha ve sanatın, bu dünyevi gerçeklikle bir arada ve dengede durması gerçekten zor zanaat.
! Dizi, klasik müziği günlük hayatın akışına karıştırıyor. Trafiğe, aşka, sekse, paraya,spora, koşuşturmacaya, arkadaşlığa, içkiye, duygulara, greve, dostluğa, partilere, geziye, öfkeye, tutkuya ve hainliğe dahil ediyor. Yani klasik müziğe hiç olmadığı kadar geniş kitleler nezdinde kan ve can veriyor. Hiç alakası olmayanlar bile sırf diziyi izlerken aşina oluyor. Tozlu raflarda gibi gördükleri o eski eser bozmalarına başka bir gözle bakabiliyorlar.
Vaktiniz varsa, muhakkak izlemenizi tavsiye ederim.
Mozart in the Jungle Soundtrack ve Klasik Müzik Listeleri
Amazon Video’da tüm seri mevcut.Buradan izleyebilirsiniz.
Mozart in the Jungle film müzikleri için paylaşılan net albümler olmasa da bir kaç liste mevcut:
- http://www.tunefind.com/show/mozart-in-the-jungle
- https://www.amazon.com/b?node=10590524011
- https://open.spotify.com/album/6TCIfnENf2TU7QeGHUONs9
Bu da benim Spotify’daki Some Classical May Save the Day isimli listem:
Mozart in the Jungle’ı izledikten sonra alttaki eserleri birkaç hafta boyunca sıkça dinledim:
- Marquez – Danzon No: 2 (Singapur Senfoni Orkestrası versiyonu)
- Rachmaninoff – Scherzo In D Minor
- Mozart – Le nozze di Figaro, K. 492: Overture
- Moncayo – Huapango
- Rimsky- Korsakov – Movement 2: The Kalendar Prince
- Rimsky- Korsakov – Scheherazade – Op.35:III. The Young Prince and the Young Princess
- Mozart – Oboe Concerto in C Major, K.271k/K. 314: III. Rondo:Allegretto (özellikle de Alexei Ogrintchouk ve Litvanya Oda Orkestrası versiyonu)
- Felix Mendelssohn, Violin Concerto in E Minor, Op. 64, MWV O14, I. Allegro molto appassionato
- Dvorak – Serenade in E Major for Strings, Op.22: 2. Menuetto
- Dvorak – Serenade in E Major for Strings, Op.22: 2. Tempo di Valse
- Debussy -Clair de Lune
- Mahler – Symphony No. 1 In D Major ‘Titan’: Movement III. A tempo. Ziemlich langsam
- Beethoven – Symphony No. 9 in D Minor, Op. 125 “Choral”: II. Molto Vivace
- Ashkenazy – Waltz No. 7 in C-Sharp Minor, Op. 64 No. 2
- Mahler – Symphony No. 1 In D Major ‘Titan’: III. Feierlich Und Gemessen
- Mahler – Symphony No. 1 in D: III. Feierlich Und Gemessen, Ohne Zu Schleppen
- Berlioz – The Damnation of Faust: I. Hungarian March
- Beethoven – Violin Sonata No.2, Op.12 No.2
- Beethoven – Symphony No. 5 in C Minor, Op. 67: I. Allegro con brio
- Puccini – La Bohème: Act II – “Quando M’en Vo” (Musetta’s Waltz Song)
- Rossini – Overture to The Barber of Seville
- Schubert – Violin Sonata (Sonatina) in G Minor, Op. 137, No. 3, D. 408: IV. Allegro moderato
- Paganini – Violin Concerto No. 2 in B Minor, Op. 7: III. Rondo à la clochette, “La Campanella”
- Sarasate – The Carmen Fantasy (Sarasate), Op. 25
- Chopin – Minute Waltz Op. 64 No. 1 (Özellikle İdil Biret çalıyorsa)
- Schubert – Moments Musicaux, D. 780, Op. 94: III. Allegretto moderato
- Mozart in the Jungle’ın 3. sezon fragmanı da yayınlandı.
Merakla bu sezon neler görüp neler dinleyeceğimizi öğrenmek için bekliyorum.
İzlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Ve tekrar teşekkürler Çiğdem 🙂