Müzikal severler, sihirli çocuk hikayelerinden hoşlananlar, Mary Poppins severler, Disney severler, İngiliz-Amerikan kültürünün çatışmalarıyla ilgilenenler, sorunlu çocukluklar yaşamış ve içindeki çocuğu bir şekilde avutmak için yetişkinliklerinde bolca çabalayanlar, yaratıcılığı içlerindeki yaralı çocukları iyileştirmek için kullananlar, Tom Hanks ve Emma Thompson hayranları, müzisyenler ve oyuncular… Bu filmi muhakkak izlemelisiniz.
Winds in the east, mist coming in
Like somethin’ is brewin’ and bout to begin
Can’t put me finger on what lies in store
But I fear what’s to happen all happened before…
Emma Thompson ve Tom Hanks, çok güçlü iki oyuncu. Benim için bir filmi izlemek açısından, bu iki efsane isimden birisinin o filmle bir bağı olması bile yeterli bir sebep teşkil ediyor. İkisi birden aynı filmde!
Üstelik bu film, tüm zamanların en güçlü müzikal yapımlarından, Disney’in en başarılı eserlerinden birisinin hazırlık aşamasındaki yaratıcı süreçleri içinde barındırıyor.
Emma Thompson, Saving Mr. Banks’te tüm zamanların en sevilen kahramanlarından sihirli İngiliz dadı Mary Poppins’i yaratan ve efsaneleştiren yazar P.L. Travers’ı, Tom Hanks ise Walt Disney’i canlandırıyor. Ancak canlandırmak, bu film özelinde yetersiz bir kelime: sonradan her iki önemli ismin var olan kayıtlarını izledim ve dinledim. Thompson, Travers’ı ve Hanks de Disney’i yeniden hayata döndürmüş gibiler.
Saving Mr. Banks, Disney’in gelmiş geçmiş en büyük hasılatlı ve en çok ödül alan filmi olan Mary Poppins’in, Julie Andrews’a genç yaşında Oscar kazandıran bu müthiş müzikalin yaratılış aşamasını anlatıyor. Kızlarına favori kitaplarının büyüleyici kahramanını sinema sahnesinde göreceklerine dair söz veren ve 20 yıl boyunca kendisinden film haklarını satın almak için çabalayan Walt Disney’in Travers’ı ağırladığı ve Sherman Kardeşler’in, senarist Don DaGradi ve tüm ekibin Travers’ı ikna etmek için çabaladıkları, gerçekten çok zorlu bir çalışmayla geçen 2 haftanın çarpıcı hikayesi. Filmin içinde ir hikaye daha var: PL Travers’ın Avusturalya’da alkolik, sorumsuz ancak çocuklarına hayal kurmanın önemini anlatmaya çalışan, sisteme karşı ve aslında kendi kendini sona doğru sürükleyen bankacı babası ve bu durum karşısında savaşamayan annesinin yüküyle geçirdiği zorlu çocukluğunun hikayesi.
Richard Sherman bir söyleşide diyor ki “keşke bu senaryoya, biz Mary Poppins için Travers’la bir araya geldiğimizde sahip olma şansımız olsaydı.. O zaman ne olup bittiğini biraz olsun anlayabilirdik. Hani çok güzel ve sıcak bir duştan çıkarsınız, çok iyi hissediyorsunuzdur, işte tam öyle hissederken o sıcacık halde birinin tepenizden aşağı bir kova boz döktüğünü hayal edin. İşte, biz Travers’la çalışırken böyle hissettik. Hepimiz çok heyecanlıydık, yıllardır buna çalışıyorduk, bir sürü şarkı çıkarmıştık, heyecanla filmin senaryosu ve müziklerini netleştirmek ve ilerlemek için Travers’ı bekliyorduk, o ise bize bir ızdırab yaşattı, gelir gelmez daha ilk cümlesi “neden toplanıyoruz anlayamadım, bu film bir müzikal bile olmayacak ki “ oldu…
Mary Poppins ve Saving Mr. Banks, organik olarak bir-iki değil, onlarca açıdan birbiriyle bağlı..
Saving Mr. Banks, içinde keşfedilmeyi bekleyen katman katman hikaye, bilgi ve aktarım barındırıyor. Bu yüzden, filmi izlemeden önce veya sonra muhakkak Mary Poppins’i izleyin ve kitaplarından birini okuyun. Bu, tüm zamanların en sevilen çocuk kitaplarının kahramanını ve hikayenin simgelediklerini anlamak açısından çok önemli.
Ben amatör olarak müzikal eğitimi aldım. Yıllarca müzikalci olarak amatör bazda sahneye çıktım. Bir müzikalsever ve bir müzikal meraklısı olarak ben, Mary Poppins’i, gerçek anlamda ancak Saving Mr. Banks’i izleyerek anladım. Ve yalnız değlim: Richard Sherman, Saving Mr. Banks filminin müzik danışmanı. Daha da önemlisi Saving Mr Bansk’te de göreceğiniz üzere, kendisi o meşhur Sherman Kardeşler’den birisi. Mary Poppins filminin söz ve müziklerini yazan Sherman Kardeşler’den bahsediyorum 🙂
Mary Poppins’in, Travers’ın teyzesinin Ellie’nin ve Travers’ın halıdan yapılmış çantaları aynı. Mary Poppins ile Ellie Teyze’nin şemsiyeleri, duruşları, çantalarından çıkardıkları, evleri güzelleştirmeleri, o çantadan çıkanların bitmeyişi, her şeyi kontrolleri altına alışları, her şeyi düzenleyebilmeleri, birilerini kurtarmaları, Mary Poppins ile Travers’ın tempo tutuşları, Mary Poppins’teki baca temizleme sahnesi ile Saving Mr. Banks’teki Let’s Go Fly A Kite sahnesi, Mary Poppins’in banka sahnesi ile Saving Mr. Banks’in içi çe geçmiş banka sahnesi, Mary Poppins’in her daim tertemiz ve bakımlı olması ile Travers’ın katı bir biçimde bakımlı görüntüsü, her 3 kadının da sıklıkla kullandığı “hadi çabuk olun” manasındaki “Spit-Spot”ları ve “Chop Chop”ları, Mary Poppins ’deki bankacı Mr Banks ile Travers’ın yani Ginty’nin bankacı babaları ve tamamen zıt karakter ve sorumluluk duyguları, hayal kurma kavramına tamamen zıt açılardan bakmaları… Atlıkarınca ve simgelediği şeyler… Onlarca şey… Mary Poppins’in eve girip çocuklarla tanıştığı sahneye dikkat edin: “Close your mouth Michael, we’re not a cod fish”… diyor. (Ağzını kapat, biz bir morina balığı değiliz) Aynı şeyi Ellie Teyze, Avustralya’daki perişan eve girdiğinde, çantasından çıkardıklarının çokluğuna şaşıran Biddy’e söylüyor.
Filmi, sadece güzelim müziklerin yaratılış aşaması için, bunların Disney’in prova piyanolarından biriyle yeniden çalınışına şahit olmak için, Travers’ın hayatına, Sherman Kardeşler’in gençliğinden bir kesite şahit olmak için, Disney ofislerini görmek için, 60’larda İngiliz ve Amerikan kültürlerinin farklarını görmek ,takıntılı ve sert bir yazar için aile sayılabilecek bir kahramanını senaryolaştırmak için çok uzun zamandır uğraşan adamın karşılaşmasına şahit olmak için, 1910’un Avustralya’sına şahit olmak için, mükemmel melodiler için, müthiş oyunculuklar, son derece estetik kareler için ve daha bir sürü sebeple izleyebilirsiniz. Ancak Saving Mr. Banks, başından sonuna dek, bir çok konuda mesajlar içeriyor. Bir yandan ailelerimizin üzerimizde yarattıkları etkiler, bu etkilerin izlerini yetişkinliğe nasıl taşıdığımız, travmalarımızı nasıl yaşadığımız ve ya onlardan ne yollarla kurtulduğumla ilgili…Bir müzikal yapmanın yaratıcı aşamasındaki zorluklarla ilgili. Bir iş pazarlığının ne kadar zor olabileceğinin ve çok istediğin bir şeyi yaparken nerelere kadar esneyebileceğinle ilgili… Sabırla, iyilikle, empatiyle ne derece sert insanları nasıl yola getirebileceğinle ilgili… Azimle ilgili… Aşkla yapılan işin insanın hayatının ne kadar da merkezinde yer alabileceğiyle ilgili… Mary Poppins’in simgelediği bir çok başka şeyi fark etmekle ilgili… Mary Poppins ile ilgili…
Mary Poppins’in film haklarını almak için Walt Disney neden 20 yıl boyunca uğraşıyor sizce? Sadece çocuklarına verdiği sözden ötürü mü? Bence hayır. O bunun büyüsünün de farkındaydı ve hayalinde bunu canlandırmıştı… Nereye gidebileceğini biliyordu.
Disney de Travers da aslında çocukluk travmalarını çok farklı yollarla yansıtıyorlar, yaratıcılıklarını da kullanarak farklı eserler ortaya koyuyorlar ve hayatla savaşma yöntemleri çok farklı. İnanılmaz bir birliktelik. Ben her ikisini de sevdim.
Emma Thompson, Nanny McFee’yi yazan ve oynayan, sonra da Mary Poppins’i yazan kadını oynayan biri olarak, Travers’ı oynamayı çok ilginç bulduğunu söylüyor Hayatında bu kadar çelişkilerle dolu, bu kadar katmanı olan bir karakter oynamadığını ve bir oyuncu için Travers’ın gerçek bir vaka olduğunu söylüyor.
Çünkü Travers inatçı, istediğini yaptıran biri, kaba ve katı ama çok dürüst ve açık sözlü. Bir tarafı çok sert görünen bu kadının aslında içinde son derece hırpalanmış bir kız çocuğu var. İnsan otomatik olarak seviyor. Geçmişinde bir baba vukuatı olan her kadın Travers’ı gerçek anlamda anlayacaktır. Onaylamaktan bahsetmiyorum. Ancak omuzlarında bu kadar ağır bir yük olan küçük bir kızın yetişkinliğinde de bu yarayı böylesine katı bir kabukla yansıtması anlaşılabilecek bir gerçek.
Bu arada filmi izleyince, Mary Poppins’deki penguen ve animasyon sahneleri için şunu düşündüm. Tamam hiç olmasalarmış olmazmış, Travers’ın bu denli şiddetle animasyon sahnelerine karşı çıkması anlamsızmış, ancak bu haliyle de animasyonlu taşra, at yarışı, penguen dansı biraz fazla uzunmuş 🙂
Ben çocuğum olunca Mary Poppins’i muhakkak izleteceğim, kitap serisini de okuturum J Biraz büyünce Saving Mr. Banks’i de izler 🙂
Not 1: Sherman Kardeşler’in baştan sona müziklerinin tamamını yapacakları ilk filmmiş. Ve tüm çalışmalarının boşa gidebileceklerini de biliyorlar, çünkü sonuçta çalışmada Travers çıkıp gidebilir de.. İmza atmamış durumda ve son söz söyleme hakkına sahip. Shermanlar genç ve çok heyecanlılar. Gözünüzde durumu canlandırın…
Not 2: Beraber gerçekleştirdikleri çalışmanın aynen kaydedilmesini isteyen Travers’ın takıntısı sayesinde bu süreçten 39 saatlik kayıt var. Filmin sonunda bu kayıtlardan bir kısmı duyuyorsunuz. Thompson’ın ne mükemmel bir iş çıkardığını böylece de görebilirsiniz.
Not 3: Filmde kullanılan konsol Disney’in orijinal piyano prova piyanolarından biriymiş. Bu da filme daha da gerçek ve organik bir hava katıyor. Sonradan Steinway’de kaydedilmemiş yani.. Yönetmen John Lee Hancock’un , o filmin çekilmesinin yaratıcı süreciyle alakalı olduğu için Disney’in prova piyanosu kullanılmış.
Not 4: 60’larda İngiliz ve Amerikan kültürlerinin farklarını görmek enteresan. İlk isimle hitabet, sıcak, şaşaalı içten Amerikan ağırlamaları, eğlence kültürü, eğlenerek iş yapma kültürü, eşyaları bayanlar adına taşıma kültürü, yürümemek, dev araçları kullanmak… Karşılığında her işini kendi yapan sert ve disiplinli, dibine kadar İngiliz İngilizcesi kullanan, animasyona ve şaşaaya karşı İngiliz bir bayan. Güneşli ve yasemin kokulu Los Angeles’a karşı yağmurlu Londra gibi.. 🙂
Not 5: Bence Nanny McPhee de bu üçlünün içinde bir şekilde kendisine ait bir yere sahip. Nanny McPhee’yi yine Emma Thompson canlandırmıştı ve üstelik hikayenin senaryolaştırılmasında yarı yarıya görev almıştı.
Not 6: Mary Poppins dünya prömiyerini izlemek ister misiniz?