“ Parisliler, genel olarak Fransızlar kabadır, kendi dillerini konuşmak için ısrar ederler” algısını hızla açalım: Aslında gördüğüm kadarıyla belirli bir mesafeleri var ve siz o mesafeyi katletmezseniz ve nazik olursanız, onlar da aynısını yapıyorlar. Almanlar gibi konuşkan değiller mesela! Evet, inanmazsınız, Almanlar gayet konuşkanlar 🙂
Başka ülkelerde, insanların Türk gibi davranmalarını beklemek, genel olarak en büyük hata. Her toplumun kendine özgü özellikleri var. Ben genellemeleri sevmesem de bu var.
Kişisel görüşüm şu ki bizim topraklarımızdaki genel “sıcak, misafirperver, yardımsever” etiketleriyle süslediğimiz eğilim, bireye saygı, özgürlük ve özel alan kavramlarımızın açık zayıflığıyla alakalı. Fazla samimi oluveriyor, hemen her şeye karışıveriyoruz. Bunu da başka toplumlardan bireylerden de aynen bekliyoruz (kendi adıma böyle bir beklentim yok ama bu topraklardaki insanların bu beklentisi aşikar:) ) Tabii böyle olunca örneğin Fransa’daki davranış biçimine “kaba, katı, yardım etmeyi sevmeyen, vurdumduymaz” gibi yaftalar yapıştırılıyor.
Bir kere misafirsiniz 🙂 Kiminle iletişime girerseniz girin, “Bonjour Madame, Bonjour Monsier, Au Revoir, Salut” gibi genel olarak görgü kurallarına, insan olmaya özgü standart selamlama davranışlarını sergilerseniz, bir şey soracaksanız, bir şey isteyecekseniz, birine çarparsanız, “s’il vous plait, merci,pardon, excusez-moi” gibi nezaket cümlelerini işin içine katarsanız, inanın size nazikçe gülümser ve o “kaba” şahıslar o tanımlamadan çıkarlar. Yani iletişim için temel görgü kurallarını uygularsanız, hiç böyle bir kabalıkla karşılaşmıyorsunuz 🙂 Aslında Fransa’da nezaket önemli bir kavram.
Fransızcanız ne boyutta olsun, iletişim için çabalarsanız, kendi dillerinde iletişim kurduğunuzu ve dillerine saygı gösterdiğinizi gösterirseniz, zaten otomatik rahatlıyorlar, sonra otomatik ortak dil olan İngilizce’ye dönebiliyorlar (biliyorlarsa) Yoksa da bariyerleri düşüyor. Kendinizden pay biçin. Hoşumuza gitmiyor mu Türkçe iletişim kurmaya çalışan yabancı misafirler? 🙂 Aynı şeyden bahsediyoruz. Buraya gelip de kültürümüzü hor gördüğünü düşündüğünüz ziyaretçilere kızmıyor muyuz? Aynı şey. Buradan oraya gidip de “Aman bu Paris’te de bir şey yok, işte bir demir kule dikmişler, onunla pazarlıyorlar kendilerini.. Zaten pisler. Zaten suratsızlar. Taksicileri bagaj taşımıyor,valizimi kaldırmıyor, zaten yedikleri de belli değil” gibi korkunç bir cehalet ve kompleks göstergesi laflar eden insanlar, hele bir de bu tavırlarını yüzlerine yansıtırlarsa, o şehirde yaşayanlara kalmadan benim gibilerden tepki alırlar. Gitmeyin o vakit! Her kültür kendine özeldir, binlerce yıllık birikimi vardır ve saygı hak eder.
İletişimde alacağınız karşılığı yumuşatmak için bir kaç basit ifade ve anlamlarını paylaşıyorum (parantez içinde de nasıl telaffuz edildiklerini kabaca Türkçe olarak yazıyorum) 🙂
- Bonjour Madame – Günaydın, Merhaba, İyi Günler Hanımefendi – (bon jur madam)
- Bonjour Monsier– Günaydın, Merhaba, İyi Günler Beyefendi – (bon jur mösyö)
- Bon Soir – İyi akşamlar (bon suvar)
- Bon Nuit – İyi geceler (bon nüi)
- Au Revoir – Görüşmek Üzere, Hoşça kalın, Güle Güle (orvuağr)
- Salut – Merhaba, Selam (salü)
- S’il vous plaît– Lütfen ( silvuple – örneğin kahve isteyecekseniz un café s’il vous plaît dersiniz – an kafe silvuple şeklinde telaffuz edersiniz )
- Merci – Teşekkürler
- Je vous en prie – Rica ederim (jö vuzon pri)
- De rien – Bir şey değil (dö ğriyan)
- Pardon – Pardon
- Excusez-moi – Afedersiniz, Özür Dilerim (eksküze mua)
- L’addition s’il vous plaît – Hesap, lütfen (ladisyon silvuple)
- Oui – Evet (wi)
- Non – Hayır(no)
Hadi bakalım 🙂 Paris dosyamıza da bu yazıyla başlamış oluyorum 🙂 Umarım okuyan herkesin işine yarar.